Atatürk'ün Samsun'a Çıkışı Bölüm 23 25.000 Lira Verildiği İddiası 25.000 LİRA VERİLDİĞİ İDDİASI İçişleri ...
Atatürk'ün Samsun'a Çıkışı
Bölüm
23
25.000
Lira Verildiği İddiası
25.000 LİRA VERİLDİĞİ İDDİASI
İçişleri Bakanı M. Ali Bey
yoluyla da Bakanlık örtülü ödeneğinden 25 bin lira ödendiğini yazmaktadır. [1] (Kısakürek,.171,
179, 180 v.d.) Nitekim N.F.Kısakürek, Ali Nuri Okday ile görüşmesinde
ona "Ayrıca Sultanın öz cebinden verdiği büyük bir para var mı, yok
mu?" diye soruyor, Ali Nuri Okday'ın cevabı: "Bilmiyorum." [2] (Vahüdiddin,
s.156) GRYT Ansiklopedi belgesizliği şöyle yumuşatmaya çalışıyor: "Vesikası (belgesi) olmasa da bizzat
padişahın kendi kesesinden yardım yapması, öyle uzak bir ihtimal değildir." [3] (1.C .s.182)
Acaba neden uzak bir ihtimal değilmiş? Verdiğini düşündürecek hiçbir olay yok
ki [4] (Turgut
Özakman, Age s. 275.)
Kadir
Mısırlığoğlu da aynı iddiayı ortaya koyarken şunları söylüyor:
"Anlaşıldığına göre hangi vekâlette ne kadar para varsa, toplayıp kendisine vermişlerdir. Zira sağdan soldan başka makbuzlar da ortaya çıkmaktadır. Bunlardan birini daha zikredelim: M.Kemal Paşa Anadolu'ya giderken kendisine makbuz karşılığı olarak Dahiliye Nezareti örtülü ödeneğinden yirmi beş bin lira vermiş bulunan o zamanın Dahiliye Nazırı M.Ali Bey, Fransa’da Zincire vurulmuş Cumhuriyet isimli bir gazete çıkardı. Bu gazetede bir çok belge arasında bu paraya ait makbuzun fotokopisini neşretmiştir." [5] (Turgut Özakman, Age s.278)
Cevap verelim :
Mısıroğlu,
'hangi vekâlette para varsa toplayıp kendisine vermişlerdir, sağdan soldan başka
makbuzlar da ortaya çıkıyor diyor ama sadece 25.000 liralık bir
makbuzdan söz ediyor. Hani öteki makbuzlar? Derin ve zengin bir sessizlik
yazdığına göre 25.000 liralık makbuzun fotokopisi de, M.Ali'nin gazetesinde
yayımlanmış. Ama hayrettir ki Mısıroğlu, bin liralık makbuzdan daha önemli olan
bu 25.000 liralık makbuzun klişesini yayımlamıyor, çünkü gazeteyi görmüş değil,
bu kuru bilgiyi S.Selek'in kitabından almış, aktarıyor.
Turgut Özakman
bu konuda şöyle diyor :
Yani gazeteyi ve makbuzun klişesini S.Selek de görmemiş. S.Selek görmemiş ama makbuzun fotokopisi yayımlanmış olabilir. Ama bildiğim kadarıyla M.Ali'nin gazetesindeki klişeyi görmüş, gördüğünü yazmış ya da 25.000 liralık makbuzun klişesini Türkiye'de yayımlamış olan hiç kimse yok.
"S.Selek, böyle bir makbuzun klişesini, söz konusu gazetede yayımlandığını yazmakla birlikte, gazetenin tarihin de, makbuz hakkında herhangi bir bilgi de vermemektedir. (Anadolu İhtilali,s.133) 1984 ya da 1985'te, Basın İlan Kurumu'nun Bayramoğlu'ndaki Tatil Köyünde bu hususu kendisine sormuş ve şu cevabı almıştım: "Makbuzun M.Ali'nin gazetesinde yayımlandığını, Radi Bey (Radi Azmi Yeğen) söylemişti." [6] (S.Selek Radi Azmi Yeğen’in verdiği bilgiye dayanarak şöyle yazıyor: "Dahiliye Nezareti örtülü ödeneğinden ödenen bu parayı 25.000'lira M.Ali Bey, yanında emniyet şube müdürlerinden Radi bey olduğu halde, M.Kemal Paşayı Samsun'a götürecek vapura hareketinden biraz önce gelerek bizzat vermiş ve klişesi yayımlanan makbuzu da orada Radi Bey yazmıştır." (Anadolu ihtilali,s.133)
Yani gazeteyi ve makbuzun klişesini S.Selek de görmemiş. S.Selek görmemiş ama makbuzun fotokopisi yayımlanmış olabilir. Ama bildiğim kadarıyla M.Ali'nin gazetesindeki klişeyi görmüş, gördüğünü yazmış ya da 25.000 liralık makbuzun klişesini Türkiye'de yayımlamış olan hiç kimse yok.
25.000 lira o
günün koşullarında önemli bir meblağ değil ,o meblağda bir para Pontus
çetelerine karşı kurulan Türk çetelerini desteklemeye ve yeni önlemler almaya
bile yetmez.[7] (Biri de Vahidettin'in M.Kemal'e
40.000 sterlin verdiğini iddia ediyormuş. (Türk Devrim Tarihi, 1.C .,s.163) Artık yalanı da
dövize endekslemişler Turgut Özakman)
Önemli olan
gerçek olup olmadığı.9+0
M.Kemal'e
1.000+25.000 lira verildiği kabul edilse bile, bu paranın 4 ay içinde bittiği
ve hiç paralarının kalmadığı, Erzurum'dan ayrılırken, emekli binbaşı Süleyman
beyin 900 lirası ile Müdafaayı Hukuk Derneği Yönetim Kurulu üyelerinin buna
eklediği 100 liraya muhtaç olmalarından anlaşılıyor.[8] (C.Dursunoğlu,M.M.de
Erzurum, s.138) M.Müfit Kansu'da, parasızlıkla ilgili bir çok olay
anlatmaktadır.[9] (Turgut Özakman, Age s. 280.) Velhasıl M.Kemal'e 25.000
lira verildiği de, belgelenmemiş bir iddiadır.
İŞİN DOĞRUSU NEYDİ?
Milyonlarca
altının [10] (Vehbi Vakkasoğlu Son Bozgun, 1.C .,s.143) Mustafa
Kemal’e verildiğini iddia edenlerin Osmanlı Devletinin mali yapısı hakkında
hiçbir şey bilmediklerini görüyor ve üzülüyoruz. Sıfır bilgi, düzeysiz hitabet,
belgesiz, kaynaksız, içindeki kin ve garabeti kusan yazılar.. Bunun adı
Gayriresmi tarih yazıcılığı oluyor..
I. Dünya Savaşı
öncesinde, İmparatorluğun tedavülde bulunan altın para mevcudu 4043 milyon
lira, gümüş para mevcudu ise 8 milyon lira tahmin edilmekteydi. Dünya savaşı
içinde, darphane kayıtlarından 17 milyon liralık altın, 3.8 milyon liralık
gümüş para basıldığı anlaşılmaktadır. Savaş koşulları içinde altın ve gümüşün
yurt dışına çıkarılması yasaklandı. Buna rağmen, bu paraların önemli bir
bölümünün yurt dışına kaçtığı, bir bölümünün de tedavülden çekilerek, bir meta
niteliğini kazandığı muhakkaktı.[11] (İlhan Tekeli,
Selim İlkin, s. 200)
Artan savaş
giderlerinin karşılanması için gereken para Almanya'dan alınan dış borçlarla
mümkün olabilmiş ve dört yıllık savaş boyunca Almanya'ya 150 milyon lira
dolayında borçlanılmıştır.[12] (Alptekin
Müderrisoğlu, Kurtuluş Savaşın Mali Kaynakları, Maliye Bakanlığı Ellinci Yıl
Yayınları, 1974, s. 152-153.)
Savaşta kesin
yenilgimiz sonucu, 30 Ekim 1918 günü ağır koşullar altında imzalamak zorunda
kaldığımız Mondros Mütarekesine rağmen,
galip devletler (İngiltere, Fransa, İtalya ve Rusya) uyruk alacaklılara,
savaşa girdiğimiz zaman durdurulan ödemelerle ilgili problemler çözüme
bağlanamadığından 1919 Mayıs'ına kadar ödemelere başlanamamıştır. Savaşın
başında 153,7 milyon lira olan dış borç, savaş boyunca Almanya'ya
borçlandığımız 150 milyon lira ile %100 oranında artarak 303,7 milyon liraya
ulaşmıştır. Bu borçların büyük kısmını Kurtuluş Savaşı boyunca yapılması
gerekli silah ve malzeme alımlarında son derece ihtiyaç duyulacak, sterlin,
frank ve mark gibi yabancı paralarla ödemek zorunluluğu vardır.
Osmanlı
İmparatorluğunun müttefikleriyle yapılan Versailles (28 Haziran 1919) ve Saint
Germain (10 Eylül 1919) Anlaşmaları, Düyunu Umumiye'nin evrakı nakdiyelerinin
de kaderini çiziyordu. Bu anlaşmalara göre, Düyunu Umumiye adına, birinci
tertip çıkartılan paranın karşılığı olarak Reichsbank ve AvusturyaMacaristan
Bankasında saklanan altınlar, anlaşmaların yürürlüğe girmesinden sonra bir ay
içinde galip devletlerin gösterecekleri kuruluşlara teslim edilecekti. Böylece
çıkarılan evrakı nakdiyelerin birinci tertibi karşılıksız kalmış oluyordu.
Evrakı nakdiyenin 2, 3, 4, 5, 6 ve 7 tertipleri ise hazine bonosu karşılığında
çıkarılmıştı. Eğer savaş Osmanlılar ve müttefiklerin galibiyetiyle
sonuçlansaydı; paraların üzerinde gösterilen vadelerde, bu paraların değeri
kadar altın %6 faizle Osmanlı İmparatorluğuna ikraz edilecek, Düyunu Umumiye de
bu kağıt paraları altınla değiştirecekti.[13] (TBMM Zabıt Ceridesi, Cilt 20, İ: 33, 30 Aralık
1924, C: 1, s. 200) Versailles Anlaşmasının 159. Maddesiyle, Almanya,
hazine bonolarını altınla değiştirmeyi kabul ediyor; ama süresini 12 yıla
çıkarıyordu. Bu bakımdan evrakı nakdiyenin önemli bir bölümünün karşılığı
hukuken ortadan kalkmıyordu; ama pratikte Almanya'nın hızla mali bir iflasa
sürüklenmesi sonucu bu paralar fiilen karşılıksız kalıyordu. Ayrıca Versailles
Anlaşması'nın 261, Saint Germain Anlaşmasının 90. maddeleriyle, Almanya ve Avusturya Devletlerinin tüm alacak
ve imtiyazları, galip devletlere devrediliyordu ve altın tertip evrakı nakdiye
de, devredilen bu alacaklar arasındaydı. Böylece ilginç bir durum ortaya
çıkmakta, Osmanlı İmparatorluğunda tedavülde olan bu paranın Osmanlı Devletiyle
ilişkisi kalmamış olmaktaydı. [14] (Ersal Yavi,
Batırılan Bir Ülke Nasıl Kurtarılır, Günümüz Türkiye'sine Kıssadan Hisseler, 2.
Kitap (1919-1950), S. 87)
Mütarekenin
başlangıcından, İstanbul'un Milli Hükümete geçmesine kadar geçen, yaklaşık dört
yılda, İstanbul'un dış ticaret açığının 60 milyon altın liraya tekabül eden 312
milyon lira olduğu tahmin edilmektedir.[15] (Vedat Eldem,
"Cihan Harbinin ve İstiklal Savaşının Ekonomik Sorunları", s. 400)
İstanbul ithalatçılarının altın gereksinmesini karşılamak için, İstanbul ve
İzmir'deki bazı girişimciler, örgütlü bir şekilde halkın elindeki altını
toplamaya çalışmışlardır. [16] (Vedat Eldem,
"Cihan Harbinin ve İstiklal Savaşının Ekonomik Sorunları", s. 400)
Altın üzerine spekülatif bir piyasa oluşmuş ve muhtemelen bu, altının değerini
dengi fiyatların üzerinde tutmuştur. Bu dönem, İstanbul'dan dışarıya, büyük
ölçüde altın çıkışının olduğu dönemdir. [17] (Ersal Yavi,
Age S. 89)
Bunun ötesinde
Bankı Osmani Şahane'nin (Osmanlı Bankası) de, Fransa'ya önemli ölçüde altın
gönderdiği anlaşılmaktadır. Bankanın, I. Dünya Savaşı'nda elinde toplanan
altını, Fransa'ya transfer etme talepleri, bu altınların Bankanın sermayesini
teşkil etmekte olduğu gerekçesiyle kabul edilmemiştir. Oysa Banka, işgal döneminde,
bu izni kolaylıkla almış ve biriken altınları Fransa'ya göndermiştir. [18] (TBMM Zabıt
Ceridesi, Cilt: 25, İ: 176, 18 Ocak 1339 (1923), C: 1, s. 416)
Yani ortada
kullanımda çok az miktarda altın ve bir miktarda kağıt para vardı. Devlet ve
vatandaş parasızlık içindeydi. Olan parada genelde gayrimüslümlerin,
tefecilerin, bankerlerin elindeydi. Yani devletin kasasında Milyonlarca altın
yoktu.
Rıza Tevfik
:
"Maarif Nezaretinin kasasında beş yüz lira kağıt para vardı." [19](Biraz da ben konuşayım s. 199) Diyor.
Bunun sebebi
1838 Balta limanı Gümrük Birliği anlaşması ile başlayan, borçlanmayla devam
eden süreç sonunda Osmanlı devletinin iflas etmiş 1878 yılında Duyunu umumiye
ile mali kaynakların reji idaresinin eline geçmiş olmasıydı.
Ülkede bir
yandan Maliye Nezareti, öte yandan Duyunı Umumiye gibi iki mali kurumun var
oluşu, devletin bağımsızlığını zedelediği gibi, masrafa da yol açmaktadır.
Duyunu Umumiye elinde ne denli çok gelir bulunuyorsa, bu kuruluşun örgütü de o
denli yaygınlaşacak, giderleri de o denli artacaktır doğallıkla.
Öte yandan
Maliye Nezaretinin giderleri de eksilmeyip hiç değilse aynı durumda
kalmaktadır. Duyunı Umumiye yönetimine giden gelirler, devletin, zaten pek çok
artmış olan ve devlet bünyesini sarsmakta bulunan bütçesini daha da ağırlaştırmaktadır.
Duyunı
Umumiye'nin yayınlamış olduğu resmi bilgilere bakıldıkça, sözü geçen yönetim 1
Mart 1912'ye değin 8931 memur kullanmaktadır. Bunların 5652'si sürekli, 3253'ü
geçici memurlardır. Yönetim aşar ve başka gelirleri topladığı sıralarda düzenli
olarak geçici memurlar kullanmaktadır. [20] (Parvus efendi,
Türkiye'nin Mali Tutsaklığı, May Yayınları,
Aralık, 1977, s. 75)
Devletin kasasında milyonlarca altın yoktur.
Devlet çok büyük sıkıntılar içerisindedir. Devletin kasasında bu para olsa bile
halen düşmanla karşı karşıya bulunan bir devlet için bu paranın çok büyük bir
meblağ olmadığı ortadadır.
Asıl bakılması
gerekenler belgelerdir ve Mustafa Kemâl'e yol için gerekli harcırahları,
peşinen ve makbuz mukabilinde verilir. Bakanlar kurulunun (Meclisi Vükela)
tutanaklarını inceleyen Prof. T. Gökbilgin: kendisinin 1000 lira aldığını
300'ünü Samsun mutasarrıflığına verdiğini aynı durumun öteki illerde de
olduğunu" yazmaktadır. Hükümet bu sorunu çözücü kararlar aldığı gibi 1
haziran 1919'da "Mustafa Kemal ve kurulunun ödeneği Savaş bakanlığı
bütçesinden verildiği belirtilerek, ödeneklerin yarım aylık oranında bir zam
kararı" alıyordu. Bu karardan anlaşıldığına göre, kurulun aylık ödeneğinin
yarısı 57.269 kuruştu. Yani 572 lira 69 kuruş.Bakanlar kurulu bu zam kararını
kabul etmiştir. [21]( T.Gökbilgin
1/84 S.Akşi s.335)
Karar
tutanaklarından anlaşıldığına göre 9. Ordu müfettişi olarak Anadolu'ya
görevlendirilen M. Kemal'e sadece 1000 lira verilmiştir. 18 kişilik kurulun
aylığı ise 114.538 kuruştur. (Yani 1141 lira 38 kuruş.)1 Hazirandan itibaren
57.269 kuruş daha zam yapılmıştır.
İSTİKLAL SAVAŞI YAPANLARIN MALİ DURUMU
NASILDI?
Kadir
Mısırlığoğlu, Vehbi Vakkasoğlu, H. Hüseyin Ceylan taifesi Yüzbinlerce altından
hatta hızlarını alamayıp milyonlarca altından bahsederlerken acaba Milli
mücadeleye soyunmuş Mustafa Kemal ve Arkadaşlarının gerçek durumu neydi ona bir
bakalım:
Mustafa Kemal
zaten parasal sıkıntı içerisinde olup aylığı ile geçiniyordu.[22] (Y.H.Bayur
1/289) Anadolu'ya giderken bu
para sorunu Rauf beyle görüşmüşler Karakol örgütünden Topçuoğlu Nazmi bey, Rauf
beyle Beş bin lira Anadolu'ya göndermişti.
Milli kurtuluş
hareketinin teşkilatlanması için düzenlenen Batı ve doğu Anadolu Kongrelerinde
mali sıkıntılar temel sorun olarak kendini göstermişti.
Bütün
kongrelerde ilke olarak halktan "ayni ve nakdi teberru" toplanması
öngörülmüş, bunun dışında Milli mücadeleye nasıl kaynak bulunacağı konusunda
kesin ve sağlam karlar alınmamıştır. Başlangıçta el koyma ve borçlanma
şeklindeki finansman yolarına baş vurmaktan ülke olarak kaçınılmıştır.
Özellikle Mustafa Kemal'in Sivas Kongresindeki bu konudaki titizliği dikkat
çekicidir.
Balıkesir,
Nazilli ve Alaşehir Kongreleri mali kaynaklar konusunda daha ayrıntılı kararlar
almış ve bu kararlar uygulanmaya çalışılmıştır. Kuvayı Milliye Birliklerinin
yoğun bir mücadele içinde oluşu Batı Anadolu Kongrelerinde daha pratik ve somut
kararlar alınması zorunluluğunu doğurmuştur. Batı Kongrelerindeki ayrıntılı ve
uygulamaya yönelik mali kararlara karşılık, örneğin Sivas Kongresinde sadece "teberru"
toplanmasına ilişkin bir ilke karı alınmıştır.
Ancak, sadece "Teberru" toplamak yoluyla
mali sıkıntılara çözüm bulunamamış, Büyük Millet Meclisinin açılmasına kadar
bütün ağırlığıyla süren bu sıkıntılar daha sonraki dönemlerde de önemini
korumuştur.
Mustafa Kemal'in Erzurum Müdafaai
Hukuk Cemiyeti'ne Sivas'tan 22.11.919 ve Ankara'dan 01.1.1920 tarihlerinde
gönderdiği iki telgrafla, Heyeti Temsiliye giderlerinin karşılanması için
Erzurum, Trabzon, Diyarbakır, Elazığ, Samsun, Bitlis ve Erzincan'a ilişkin
toplam olarak 3340 liralık katılma payını iki kez istemek zorunda kalması
çekilen para sıkıntısın göstermek bakımından önem taşımaktadır.[23] (Telgrafların
metni için bkz., Atatürk'ün tamim Telgraf ve beyannameleri IV. S. 127-128 ve
145-146.)
Sivas Osmanlı Bankası
Müdüründen zorla 1000 lira borç alınmış Sivas Ankara yolculuğu içinde Hacı
Bektaş dergahı şeyhi Cemalettin Efendi'den yardım görülmüştü. Aynı sıkıntılar
Ankara’da da yaşanmış Müftü Rıfa Efendi Tüccarlardan 800 lira toplamıştı. [24] (Mazhar Müfit
Kansu Erzurumdan) Görüldüğü gibi bu mücadele para ile başarılmamış iman
kuvvetiyle yürütülmüştür.
Halktan para
istenmekten çekiniliyordu.[25] (Kansu, I/269
v.d.) Erzurum ve Sivas'ta delegeleri genellikle ileri gelir kimseler
ağırlıyorlardı. Otomobillerin benzinleri, Sivas Amerikan okulundan hediye
olarak sağlanmıştı. Sivas Osmanlı Bankası müdüründen zorla bin lira ödünç
alınmıştı. Sivas Ankara yolculuğunda
kurul Hacı Bektaş dergahı şeyhi Cemalettin Efendiden yardım görmüştü. Aynı
sıkıntılar Ankara'da da yaşandı. Müftü Rıfat Efendi tüccardan 800 liranın
üzerinde para toplamıştı. Moskova'ya gidecek kurulun yolluğu tüccardan ödünç
alınmıştı. [26] (Doğan Avcıoğlu - Türkiye'nin
Düzeni (1969), I/204)
Erzurum
Kongresi sonrası Sivas'a gidiş Mustafa Kemal ve arkadaşları için sorun
olmuştur.
Erzurum'a
geldiği zaman Mustafa Kemal'in 800 lirası vardır. Arkadaşlarının da Mahzar
Müfitin deyimiyle beş, on kuruşu vardır. Ancak bu paralar Erzurum'da
bitirilmiştir. Mahzar Müfit Sivas'a gidiş hazırlıklarını şöyle anlatır:
"Akşam yemeğinde Paşa, yine Sivas yolculuğuna bahsi intikal ettirerek sordu:Hazır mıyız?Ve, düşündüklerini anlattı, ben de:Elimizde çürük çarık üç otomobil var. Karoserleri berbat. Körükleri yırtık pırtık. Güneşin zararı yok. Fakat, yağmur yağarsa fena. Lambaları da yok. Karpit yakacağız. Geceleri yola devam etmek mecburiyetinde kalırsak Karpit de yanmaz. Burada karpit tedarik edebilmenin de imkânı yok.Çürük çarık, yırtık pırtık, lambalı lambasız gideceğiz. Ancak üç otomobil hepimizi ve eşyanızı nakle kâfi mi?...diye sordu.Tabii kâfi değil.Cevabını verdim. Hemen taksimi yaptı:Rauf, Süreyya, Hüsrev, Raif Beylerle sen, Cevat Abbas ve Muzaffer otomobillere taksim oluruz. Şeyh Fevzi efendi için de yer ayırır, kendisini Erzincan'dan alırız. Recep Zühtü, Hayati, Memduh ve diğer zabit arkadaşlarla eşyalarımız da arkadan ve araba ile gelirler.Güzel paşam. Ben de böyle düşünüyordum. Ancak, üç dört arabaya ihtiyacımız var. Bugün belediye reisi ile görüştüm. Ucuza bize araba temin edecek. Fakat 400 lira kadar bir paraya ihtiyacımız olacak.Dedim ve ilave ettim:Tabii yol boyunca ve Sivas'ta da paraya ihtiyacımız olacak .Kasamızsa malûm!Paşanın bu anda üzgün bir sima iktisap ettiğini gerçekten üzülerek hissettim. Kaşlarını çatarak ve dişlerini sıkarak gözlerini masanın üzerinde duran kahve fincanına dikti ve hafif bir sesle:Evet bir de para meselemiz var… [27]( Mustafa Kemal Paşanın "Evet, bir de para meselemiz var" diye değindiği sorun, ne yazık ki, milli mücadelenin başında olduğu kadar, bütün mücadele boyunca temel sorun olmakta devam edecektir)
diye söylendi. Onun bu anını ve bu halini görüpte üzülmemenin imkânı yoktu. Bir millet mücadelesinin ve bir millet mücadelesinin ve bir millet kurtuluşunun yolunda üniformasına ve kesesindeki sekiz yüz lirasına kadar maddi her şeyini kaybeden ve bütün, zekâ enerji ve mana kudretini büyük idealine hasreden bir atamın artık hiç olmazsa para mevzuu ile ilgisi olmamalı; bin bir galie içinde onu düşünmekten azade bulunmalı idi.Onun içindir ki, Paşa'nın:Evet.. bir de para meselemiz var…Deyişindeki ıztırabı hisseder etmez, onun daha çok üzülmesine, düşünmesine fırsat vermemek için:Paşam, siz bu mevzuuyla meşgul olmayınız. Elbette bir tedbir düşüneceğiz.Diyerek ve mevzuu değiştirmek kasdiyle ortaya manda mevzunu attım:Paşam, Sivas'ta galiba manda meselesi bizi çok üzecek e yoracak…Dedim. Hakikaten Paşa'nın bam teline dokunmuşum. İdealist ve heyecanlı adam, birden yerinden fırladı ve: Ahmaklar, memleketi Amerikan mandasına, İngiliz himayesine terk etmekle kurtulacak sanıyorlar. Kendi rahatlarını temin etmek için bütün bir vatanı ve tarih boyunca devam edip gelen Türk istiklâlini feda ediyorlar!Dedi." [28] (Müfit Kansu, Erzurum'dan ölümüne kadar Atatürk'le beraber, c.1 TTK Yayınları, Ankara 1966,s.170-171.)
[1]
Kısakürek,.171, 179, 180 v.d.
[2] Vahüdiddin,
s.156
[3] 1.C .s.182
[4] Turgut
Özakman, Age s. 275.
[5] Turgut
Özakman, Age s.278
[6] S.Selek Radi
Azmi Yeğen’in verdiği bilgiye dayanarak şöyle yazıyor: "Dahiliye Nezareti
örtülü ödeneğinden ödenen bu parayı 25.000'lira M.Ali Bey, yanında emniyet şube
müdürlerinden Radi bey olduğu halde, M.Kemal Paşayı Samsun'a götürecek vapura
hareketinden biraz önce gelerek bizzat vermiş ve klişesi yayımlanan makbuzu da
orada Radi Bey yazmıştır." (Anadolu ihtilali,s.133)
[7] Biri de
Vahidettin'in M.Kemal'e 40.000 sterlin verdiğini iddia ediyormuş. (Türk Devrim
Tarihi, 1.C .,s.163)
Artık yalanı da dövize endekslemişler Turgut Özakman
[8]
C.Dursunoğlu,M.M.de Erzurum, s.138
[9] Turgut
Özakman, Age s. 280.
[10] Vehbi
Vakkasoğlu Son Bozgun, 1.C .,s.143
[11] İlhan Tekeli,
Selim İlkin, s. 200
[12] Alptekin
Müderrisoğlu, Kurtuluş Savaşın Mali Kaynakları, Maliye Bakanlığı Ellinci Yıl
Yayınları, 1974, s. 152-153.
[13] TBMM Zabıt
Ceridesi, Cilt 20, İ: 33, 30 Aralık 1924, C: 1, s. 200
[14] Ersal Yavi,
Batırılan Bir Ülke Nasıl Kurtarılır, Günümüz Türkiye'sine Kıssadan Hisseler, 2.
Kitap (1919-1950), S. 87
[15] Vedat Eldem,
"Cihan Harbinin ve İstiklal Savaşının Ekonomik Sorunları", s. 400
[16] Vedat Eldem,
"Cihan Harbinin ve İstiklal Savaşının Ekonomik Sorunları", s. 400
[17] Ersal Yavi, Age S. 89
[18] TBMM Zabıt
Ceridesi, Cilt: 25, İ: 176, 18 Ocak 1339 (1923), C: 1, s. 416
[19] Biraz da ben
konuşayım s. 199
[20] Parvus
efendi, Türkiye'nin Mali Tutsaklığı, May Yayınları, Aralık, 1977, s. 75
[21] T.Gökbilgin
1/84 S.Akşi s.335
[22] Y.H.Bayur
1/289
[23] Telgrafların
metni için bkz., Atatürk'ün tamim Telgraf ve beyannameleri IV. S. 127-128 ve
145-146.
[24] Mazhar Müfit
Kansu Erzurumdan
[25] Kansu, I/269
v.d.
[26] Doğan
Avcıoğlu - Türkiye'nin Düzeni (1969), I/204.
[27] Mustafa Kemal
Paşanın "Evet, bir de para meselemiz var" diye değindiği sorun, ne
yazık ki, milli mücadelenin başında olduğu kadar, bütün mücadele boyunca temel
sorun olmakta devam edecektir.
[28] Mahzar Müfit
Kansu, Erzurum'dan ölümüne kadar Atatürk'le beraber, c.1 TTK Yayınları, Ankara
1966,s.170-171.
Atatürk'ün Samsun'a Çıkışı 01 - Hakikat Trenine Takılan Yalan Vagonları- Atatürk'ün Samsun'a Çıkışı 02 - Atatürk Samsun'a Neden Gönderildi ?
- Atatürk'ün Samsun'a Çıkışı 03 - Mondros Türklerin Ölüm Fermanıydı !
- Atatürk'ün Samsun'a Çıkışı 04 - Milletin Haklarını Kendisinin Araması
- Atatürk'ün Samsun'a Çıkışı 05 - İstiklal Savaşı Fikri Atatürk'te Ne Zaman Başladı ?
- Atatürk'ün Samsun'a Çıkışı 06 - İstiklal Savaşı Fikri Kazım Karabekir'den Mi Çıktı ?
- Atatürk'ün Samsun'a Çıkışı 07 - İstiklal Savaşı'nda Ali Fuat Cebesoy ve Mehmet Ali Bey
- Atatürk'ün Samsun'a Çıkışı 08 - Mustafa Kemal Paşa'nın Anadolu'ya Gönderilmesi Hazırlıkları
- Atatürk'ün Samsun'a Çıkışı 09 - Mustafa Kemal'e Kimler Yardım Etti ?
- Atatürk'ün Samsun'a Çıkışı 10 - Verilen Talimatlar ve Alınan Yetkiler
- Atatürk'ün Samsun'a Çıkışı 11 - Damat Ferit Atatürk Görüşmesi
- Atatürk'ün Samsun'a Çıkışı 12 - Ata Samsun'a Çıkıyor !
- Atatürk'ün Samsun'a Çıkışı 13 - İstiklal Savaşı'nı Vahidettin'e Mal Etmek İstiyorlar ?
- Atatürk'ün Samsun'a Çıkışı 14 - Samsun'a Çıkış ile İlgili Gerçek Dışı İddialar 1
- Atatürk'ün Samsun'a Çıkışı 15 - Samsun'a Çıkış ile İlgili Gerçek Dışı İddialar 2
- Atatürk'ün Samsun'a Çıkışı 16 - Düzmece Nemrut Mustafa Paşa İdamları
- Atatürk'ün Samsun'a Çıkışı 17 - İstiklal Savaşı'nda İstanbul Basını ve İşbirlikçiler
- Atatürk'ün Samsun'a Çıkışı 18 - Vahidettin'in Onayladığı İdamlar
- Atatürk'ün Samsun'a Çıkışı 19 - Fetvalar ve Vahidettin'in Sorumluluğu
- Atatürk'ün Samsun'a Çıkışı 20 - İstiklal Savaşı'nda Vahidettin İhaneti
- Atatürk'ün Samsun'a Çıkışı 21 - İstiklal Savaşı'ndaki Vahidettin Yalanları
- Atatürk'ün Samsun'a Çıkışı 22 - İstiklal Savaşı'nda Vatan Haini Portresi
- Atatürk'ün Samsun'a Çıkışı 23 - 25.000 Lira Verildiği İddiası
- Atatürk'ün Samsun'a Çıkışı 24 - Türk Milletine Olan Nefret
- Atatürk'ün Samsun'a Çıkışı 25 - Tarih Dergilerinin İddialarına Cevap
COMMENTS