Eski Türklerde dini inançlarla ilgili olarak bazı kültlere rastlamaktayız ki, “Şamanizm” bunlardan biridir . Türk İnançları ve Tengri...
Eski Türklerde dini inançlarla ilgili olarak bazı kültlere rastlamaktayız ki, “Şamanizm” bunlardan biridir.
Türk İnançları ve Tengri Üzerine Bir Önceki Yazıya Göz Atmak İçin Tıklayınız.
(Yazıda sıkça Şamanizm kelimesi geçecektir. Şamanizm kelimesi bizim Türk Dini için tamamen yanlış bir kelimedir.'Şamanizm' kelimesinden kasıt "Türk Dini" anlamıdır. Bu Türk dinine günümüzde Altay-Hakas-Tuva üçgeninde "Tengriizm", Yakutistan'ın kuzeyindeki Vilyuy nehri civarında "Tuyuk" denilmektedir.)
Sosyoloji veya antropoloji açısından kült, bir dinin ibadet
ile birleşen uygulamaları ve merasimler kümesidir.
Bu nedenle her hangi bir kült, nevi şahsına münhasır bir
uygulama, eylem ve fikirler kümesini kapsar. ŞAMANİZM BİR DİN DEĞİL, BİR
KÜLTÜRDÜR.
Türkler şaman sözü yerine kam’ı kullanırlar. Nitekim
Kaşgarlı Mahmud da, şaman’a kahin’e karşılık kam sözüne yer vermektedir.
Bilim adamları "Şaman"ın kaynak olarak Sibirya’da
TIP ADAMI veya ilkel her hangi bir toplumda tıp adamı anlamına geldiğini iddia
etmektedir.
Bu duruma göre, bir şaman, tanrıya yakarış töreni sırasında
bir takım etkenler suretiyle tabiat üstü güce sahip bir kimsedir.
F. Köprülü, En eski mistik (tasavvufi) tarikat olan
Yeseviye’nin, başlangıçta Rüfaiye Tarikatı'nın da kısmen şamanlığa dayandığı
kanaatindedir.
Şamanizm bugün tam anlamıyla açıklığa kavuşturulmuş
değildir. Şamanizm uzmanlarına göre şamanizmi doğuran en önemli tesir, coğrafı
yapıdır.
Saadettin Buluç'un Görüşleri
Şamanların etki bölgesi olan sahalar, daha ziyade soğuk
bölgelerdir.Bu “arktik” bölgelerde vücut için elverişli olan vitaminleri temin
edemez.
Vücut direnci kalmayan şahısların bazı sağlıksız ve normal
olmayan durumlarının belirmesine yol açar. Hasta, adeta sihir buhranları
geçirir.
Şahsı tedavi etmek için yöresel hekim tipleri tören veya
sihir aracılığı ile merasimler düzenleyerek görevlerini uygulamaya
çalışacaklardır.
Böylece, bir yandan farklı bir hekimlik ve büyücülük sanatı
sonunda şaman anlayışı,kültür ögesi ile ilgili çeşitli eylem alaları
oluşacaktır.
Bu görüş Saadettin Buluç'a aittir.
(Şamanizmin Menşei ve İnkişafi Hakkında, İst. Üni. Türk Dili Ed.Der. Cilt II )
(Şamanizmin Menşei ve İnkişafi Hakkında, İst. Üni. Türk Dili Ed.Der. Cilt II )
Nevili Drury Anlatıyor
Halbuki çok boyutlu olarak inceleyen ve Şaman merasimine
katılan Nevili Drury "Şamanlığın Ögeleri" kitabında yaşadıklarını şöyle
anlatıyor:
"Şaman davuluna vurmaya başladığında oda oldukça
karanlıktı, ön odadaki şömineyi kolaylıkla gözümde canlandırabiliyordum. İşte
bu özgün yolculuktan edindiğim notların bir kopyasını sunmak istiyorum burada:
“ŞÖMİNEYE GİRİYORUM VE HEMEN AÇIK GRİ BİR ŞEKİLDE BURGULANAN BULUT TÜNELİNDEN YUKARIYA, BACAYA YÜKSELİYORUM.PEMBE GAGASIYLA BİR PELİKAN GÖRÜYORUM PELİKANIN SIRTINA BİNİP DUMAN TÜNELİNDE DAHA YÜKSEKLERE TIRMANIYORUM.SİS İÇİNDE YÜKSELEN ALTIN RENKLİ DAĞLARI DAĞIN TEPESİNDE KİREÇ SARISI IŞIKLARIYLA ALTIN BÜYÜLEYİCİ BİR SARAY GÖRÜNÜYOR.BANA ONUN ANKA KUŞUNUN SARAYI OLDUĞU SÖYLENİYOR, SONRA ALTIN KUŞUN BİNANIN TEPESİNDE YER ALDIĞINI GÖRÜYORUM.BU SARAYIN, GÜZELLİĞİYLE BENİ KORKUTTUĞUNU VE ŞAŞIRTTIĞINI DUYUMSUYORUM, ANCAK GÖRKEMLİ KUŞ GELMEMİ BUYURUYOR.SONRA ATMACA İLERİ BİR ADIM ATIP GÖĞSÜME BİR ALTIN KRİSTAL PARÇASI YERLEŞTİRİYOR. ONU SİNDİRİNCE DERİN BİR SOLUK ALIYORUM.DAVUL HENÜZ SESİNİ DUYURMAKTA, AMA SONUNDA ŞAMAN BİZE DÖNMEMİZİ RİCA EDİYOR. GERÇİ ŞU AN GÖKYÜZÜNDE, TEPELERDEYİM. DUMAN TÜNELİNİ TEKRAR YAKALAMAYI OLDUKÇA GÜÇ BULUYORUM, AMA DÖNMEYE BAŞLADIĞIMDA GÖKYÜZÜ YENİDEN ALTIN RENGİNİ ALIYOR.GÖKYÜZÜ YENİDEN ALTIN RENGİNİ ALIYOR;TÜNELDEN AŞAĞI HAREKET ETTİĞİMDE KENARLARI SÜSLEYEN AZİZ FİGÜRLERİ BANA 'ESEN KAL' DİYORLAR."
Şaman Kimdir ?
Eski Türklerde dini inançlarla ilgili olarak bazı kültlere
rastlamaktayız ki, “Şamanizm” bunlardan biridir.
Sosyoloji veya antropoloji açısından kült, Türklerin
binlerce yıldır yaşattıkları bur uygulamalar ve merasimler kümesidir.
Bu nedenle kendine has bir uygulama, eylem ve fikirler
kümesini kapsar. ŞAMANIZM DE BİR DİN DEĞİL TÜRKLERE HAS BİR KÜLTÜRDÜR.
Şamanlıktaki “Esirime” Türk inançları ile bir bileşime
varmıştır. Böylece şaman ruhu gezip dolaşır. Tanrılarla bağlantı kurar.
Eski Türk toplumunun doğaya bağladığı gizli güçler yeni
anlamlar kazanır. Yavaş yavaş geliştirerek, ona yeni ögeler ekler.
Şaman, vecdin ustasıdır. Bu esnada onun ruhu, vücudunu
terketmiş olarak göklere çıkmakta veya cehennemlere inmektedir.
Şamanın özelliğini ifade edebilmek için, şaman ile “ruhlar”
ilişkisini de ele almak gerekecektir.
İlkel ve modern dünyada “ruhlarla” ilişki kurduklarını iddia
eden sayısız fertler bulmak mümkündür.
Şaman ruhlara hakimdir. O gerçekten ölülerle, şeytanlarla,
tabiat ruhları ile, onlara alet olmadan iletişim kurabilmektedir.
Bu gün bunları anlatacağız.
Gök Tanrı
Bozkır Türk topluluğunun gerçek dini Göktanrı inancı
sayılır.Bu inançta Göktanrı tek yaratıcıdır.Tengri (gök) en yüksek varlıktır.
Tengri İnanç düzeninin direğidir.Yaratıcıdır,tek güç
sahibidir.Ona kurbanlar sunulur. Çok kez Göktanrı diye anılır. Yerin göğün
yaratıcısıdır.
Göktürkler Tengri'nin isteği ile Çinden ayrılıp ulusal bir
devlet kurmuşlardır. Tonyukuk’a başarı için gerekli bilgiyi o bağışlamıştır.
TÜRK ULUSU YOK OLMASIN... ÖZGÜR VE BAĞIMSIZ OLSUN” diye
ilteriş hakan ile hanımı İl-Bilge Hatun’u yücelten Tengri (Gök Tanrı'dır)
Kültür Mü Yoksa Sıradan Sufi Bir Din Mi ?
Savaşlar Tengri’nin istemi ile kazanılır Yaraşmayan
kimselerden o alır.Şafak söktürür, bitkiyi canlandırır. Ölüm de onun istemine
bağlıdır.
Kişi, Göktanrı’ya diz çökerek yalvarır. Tanrı’dan dkut
ister. Bu istek onaylanırsa, atlar çoğalır, kişinin yaşamı uzun olur.
Türkler tek tanrılı bir inanca sahiptir ve bu inanç sistemi
Türk Milletinin hücrelerine kadar işlemiştir. Tengri'ye Gök Tanrı'ya inanırlar.
Türklerin Tarihin en eski devirlerinde bile inancı Tek
tanrıdır Yerin Göğün yaratıcı Gök Tanrı TENGRİ inancıdır. Şamanizm din değil
kültürdür.
Şamanizm, oldukça karmaşık, açıklanması ilk bakışta
çözülemeyecek kadar zor, kendisine has bir kültür sistemi içinde yaşadığı bir
gerçektir.
Şamanizm bir dini sistemin özelliklerini üzerinde
taşımadığından dolayı, bir din olarak kabul edilmesi mümkün değildir.
Şamanizm kesinlikle bir din olmayan olmayan, kökü tarihin
derinliklerine kadar uzanan köklü bir kültür yumağı olarak açıklayabiliriz.
Rusya’da, Amerika ve Macaristan’da Şamanizm üzerine yapılan
bilimsel araştırmalarda, Şamanizm’in bir “din” olduğu olgusu ortaya
çıkmamıştır.
Şamanizm’in tek tanrılı dinlerde görüldüğü gibi bir ritüel
bir inanış biçimi ancak din değil. Sistemi ve kesin kuralları mevcut değildir.
Şamanizm’i tarif ederken dinlerden etkilenmiş ve zamanla
kendi kültür kimliğini oluşturmuş bağımsız bir “kültür ocağıdır” denilebilir.
Türk Şamanizm’i Orta Asya, Batı ve Doğu Sibirya Türk kültürü
ve Türk Dünyasının bu güne yaşattığı Türk Kültürünün belkemiğidir denilebilir.
Kesin olarak, Orta Asya ve Sibirya Türkleri arasında
yaşamakta olan Türk Şamanizm’inin nerede ve ne zaman başladığını tespit oldukça
güçtür.
Şamanizm’in, Paleolitik çağda doğduğunu eski Uzak Şark ve
Güney Asya topraklarında yaşayan inançlarla kaynaştığını söyler(Eliade, 1964:
11)
Eliade’nın, Şamanizm’in doğuşunu Avrupa’ya ve Avrupa’da
yaşanmış Taş Devri öncesine bağlamağa çalışması, Orta Asya ve Sibirya’da
tarihin var olduğu günden beri insanların kayalara çizmiş oldukları resimleri
görmezlikten gelerek, varlığını hiçe saymak gibi algılanabilir.
Orta Asya ve Sibirya’da bulunan kaya resimleri ilk Türk
Şamanizm’inin, Milattan Önce iki bininci yıla kadar uzanan fiziki delilleridir.
Baykal Gölü’nün çevresinde bulunan kaya resimleri, Şamanların,
M.Ö. 2000'lerde , Türk Şamanlarının merasimler düzenlediğini göstermektedir.
Türk topluluklarının Sibirya civarında Rus ve bağımsız bilim
adamları tarafından 500 000 (beşyüzbin) den fazla kaya resmi tespit edilmiştir.
Bu kaya resimlerinde, bu bölgede yaşayan Türk
topluluklarının yaşadıkları hayat tarzı açıkça gösterilmektedir.
Yazıyla belge bırakılma dönemi Türkler arasında başlamadan
önceki, bu kaya resimleri Türk milletinin geçmişinin fiziki tarih belgeleridir.
Ural dağlarından, Pasifik Okyanusunun kıyılarına 10 000
kilometre-karelik sahaya yayılmış kaya resimleri, Türk topluluklarını
anlatmaktadır.
Kaya resimlerindeki “insan iskeleti” etinden ayrılan Şaman
figürleri ve maskeleri burada, Türk Şamanlarını sembolize etmektedir.
XX. yüzyılın başından beri dini tarihte en çok kullanılmaya
başlanan kelimelerden biri de ŞAMAN kelimesi olmuştur.
ŞAMAN (KAM) ile bahsedilen sihirbaz, büyücü, hekim, vecdli
adam iise bunun gibi kişileri, dini tarih boyunca, her yerde görmek mümkündür.
O zaman, Şaman kelimesi ile çok karmaşık ve oldukça da
müphem bir yere ulaşmış oluruz ki bu da bizi bir sonuca götürmez.
Şaman, bir hekim veya ilkel-modern sihirbazlar gibi
düşünülmektedir. Halbuki Şaman ruhları idare eden bir rahip, bir mistik ve bir
şairdir.
Buna rağmen, Arkaik cemiyetlerin dini-sihirsel hayatının
karışıklığı içinde ve monoton kitlelerde Şamanizm, özel bir yapı sunmaktadır.
Büyü ve büyücüye, danyanın her yerinde rastlanmaktadır.
Şamanizmin kendisi özel bir sihirsel özellik göstermektedir.
Mesela, “Ateşin üstadı”, “Sihirsel uçuş” gibi ki bu bizim
açımızdan oldukça önemlidir.
Bunun için Şaman, diğer vasıflarının yanında bir büyücü bile
olsa, herhangi bir büyücü Şaman olarak vasfedilemez.
Türk inancına çok yönlü adını veren inanç şamanlıktır.
Gerçekte bozkır halklarının kültürlerin de Şamanizmin önemi hayli etkin
olmuştur.
Şamanlığın büyük araştırıcısı Eliade’ye göre şamanlık kısaca
esirime ve dalgınçlık tekniğidir. Ancak, her esirime de şamanlık değildir.
Şaman, kendi özel yöntemleri ile esirir. Bu esirime durumu
içinde ruhunu göklere yükseltir, yer altına indirir.
Şaman ruhun bedenden ayrıldığını duyar. Ruhları denetimi
altına alır. Ö Hastaları sağaltır. Ölülerin isteklerini yerine getirir.
İnsanların dert ev dileklerin bildirmek üzere gökteki ve
yerdeki Tanrıların yanına gider.türlü şeytan, cin ve perilerle bağlantı kurar.
Onlara aracılık yapar.Bu özellikleri ile ilkel topluluklar
da şaman korku ve saygı uyandırır. İnsan ruhunun uzmanıdır.
Şaman Halk kitlesinin doğaüstü ve yürek gücünün doyumuna
bakar.Şamanı güçlü kılan yaptıklarının gerçek olmasıdır.
Eski Türkler arasında Şamanlığın bir türü yaşar. Eski Türk
toplumunda görülen, Tanrı ve “yersu” inançları ile ilgisi bulunmaz.
Gelenek
Şamanizm ile Tengri-Gök Tanrı-Kök Tengri dini arasında bir
bağ olmamasına rağmen Türklerin her ikisine eğilime şaşırtıcı bir uyum
halindedir.
Kökende şamanlığın en büyük özelliği, yayıldığı bölge
halkının ruh yapısına bürünme yeteneğidir.
Türk düşüncesi uzun bir yol sonunda Şamanlığa ulaşır.
Kendinden önceki birçok inancı içinde özümler. Şamanlık belli bilir birlik
göstermez.
Dünyanın çeşitli yerlerinde ve zamanlarında ayrı görüntüye
bürünür. Zamana ve çevreye göre uyum gösteren çok renkli bir inanç
konumundadır.
Şamanlıktaki “Esirime” Türk inançları ile bir bileşime
varmıştır. Böylece şaman ruhu gezip dolaşır. Tanrılarla bağlantı kurar.
Eski Türk toplumunun doğaya bağladığı gizli güçler yeni
anlamlar kazanır. Yavaş yavaş geliştirerek, ona yeni ögeler ekler.
Şamanlık, Göktürklerde kağan ve çevresinden çok halk
arasında yayılmış ve benimsenmiştir. Yazıtlarda bu inançtan söz edilmez.
Bizanslı gezginler Menander (6. Yy) ve Theophylakt (7. Yy)
şamanlığın günümüzde iyi biçiminde tanınmasını sağlamışlardır.
Yöntemler
Vecd ve istiğrak ile ilgili Şamanik tekniklere gelince Dini
Etnoloji ve Dinler Tarihi bunlarla dolup taşmaktadır.
Yine de, herhangi bir vecd ve istiğrak sahibinin bir şaman
olarak düşünemeyiz.
Türklerde doğada bir takım gizli güçlerin varlığına inanma
ilk dönemlerden başlar. Bu inanç Orhun Anıtlarında “yer-su” terimi ile
anlatılır.
Şaman, vecdin ve istiğrakın ustasıdır. Bu esnada onun ruhu,
vücudunu terketmiş olarak göklere çıkmakta veya cehennemlere inmektedir.
Şamanın özelliğini ifade edebilmek için, şaman ile “ruhlar”
ilişkisini de ele almak gerekecektir.
Şaman ruhlara hakimdir. Bu istikamette o, ölülerle,
şeytanlarla, tabiat ruhları ile, onlara alet olmadan ileşitim kurabilmektedir.
Türk dininin belli başlı yapısını şu hususlar
oluşturmaktadır:
1- Ruhlarla özel ilişkiler
2- Sihirsel uçuşa imkan veren vecd halleri
3- Göğe yükselme
4- Cehennemlere iniş
5- Ateşe hakim olma.
İşte bu unsurlar, Orta-Asya ve Sibirya bölgesinde görülmüş,
özel bir ideoloji ile bütünleşmiş ve özel tekniklerle geçerli hale gelmiştir.
Şamanizmin kayalardaki izleri binlerce yıllıktır. Çok eskişe
dayanan nesilden nesile geçen bir kültürü bahsediyoruz.
Şamanın şekline girdiği rehler değişir Kuş şeklindeki
ruhlar, Kuzeye doğru gidildikçe Kartal ve Baykuş şeklinde kendini gösterir.
Sahillere yaklaştıkça, bu hayvanlar, Şaman’ın su
altındaki seyahatine yardım eden çeşitli deniz hayvanları şeklinde görülürler.
Yakut Şaman’ı, kötü ruhlara karşı uğraş verirken onlarla,
“Hayvan Ana”lardan (Genelde geyik) birinin kılığına girerek savaşır.
Yakutistan’da Türk Şamanların yaptıkları dinî ayinlerde
kullandıkları en önemli alet ellerinde çaldıkları “davul”dur.
Yakut Şaman’ı, öbür dünyaya veya yeraltı dünyasına herhangi
bir sebeple seyahat ederse, elinde çaldığı davulla kendisine yön tayin eder.
Bazen Şaman’ın yardımcılığını yapan başka bir şahıs, Şaman’a
yol göstermek için devamlı olarak davul çalar.
Yakutların meşhur kamı "Kuday Baksı" için Ayaarkhan'ın hazırlamış olduğu yır.Yakutlar büyük kamlara "usta" demektedirler. Kudai Bakhsy en büyük ustalardan birisidir.
CEVAP : Türkler tarih boyunca Tek Tanrı inancına sahip olmuşlardır Şamanizm kutsal bir Kült veya Manevi değeri yüksek bir kültürdür.
Davulun sesini takip eden Yakut Şaman’ı öbür dünyadan veya
yeraltı dünyasından yeniden ışıklı dünyaya geri döner.
Yakut Şamanlarının ruhlarla konuşmak için seyahatte
kullandıkları davulun kasnağı ve elindeki tokmağı çok önemli bir unsur olarak
görülür.
Şaman’ın elindeki davulun kasnağı ve tokmağı, Yakut Türkleri’nce
çok mukaddes bilinen “Hayat Ağacı”nın dallarından yapılmıştır.
Yakut Şamanı’nın elindeki davulun kasnağına gerilen deri
Şaman’a yardım etmek maksadıyla hayvan şekline girmiş “Ulu Ruhlar”ı temsil
etmektedir.
Tarih öncesi Türk boylarının yaşadığı Altay ve Tuva
bölgelerindeki kaya resimleri, M.Ö. 4 bininci yıla aittir.
Türklerin yaşadığı hayatı anlatan kaya resimleri günümüze
kadar kayalar üzerinde yaşamıştır.
Bunların yanı sıra, Elangash bölgesinde, kabartma tekniği
ile kayalarda yer alan resimler görülmektedir.
Tuva Eli’nde, Yenisey Uluğ Khema (Büyük Nehir) vadisindeki
kaya resimleri, Türk kültür tarihi açısından büyük önem taşımaktadır.
Türk Kamlığı ve Türk Şamanizm’inin Türkler arasında
yayılması noktasından ele alındığında, Uluğ Khema vadisinde bulunan çarpıcı
güzelliğe sahip, bir birinden ilginç “boynuzlu” 70 Şaman maskesinin önemi
kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.
Uluğ Khema vadisindeki Mugur Sargol bölgesindeki
kayalarda Bronz çağına ait olduğuna inanılan “iki tekerlekli savaş arabaları” çizilmiştir.
Arkadaşlar Şamanizm bir "din" değildir. Kendi
başına bir dini inanç olmadığı gibi, herhangi bir "mezhep" veya
"tarikat" hiç değildir.
Şaman kültürü ve Karalık,inanç ve prensipleri açısından
bakıldığında,Orta Asya Türk kültür mirasımızın orta direğidir.
Türklerde Göktanrı (Tengri) inancı vardır. Türkler Yerin ve
göğün yaratıcısı Tek Yüce Tanrıya inanmışlar bunu abidelere işlemişlerdir.
Prof.Dr Sadri Maksudi Arsal: (Türk Tarihi ve Hukuk 1, S.
48-49)
"Eski Türklerde“Allah” hakkındaki telakki çok yüksek bir telakkiydi"der
Prof.Dr. Sadri Maksudi Arsal:
"Eski Türklerde Tanrı bütün kainatın halikidir. Bütün var olan nesnelerin yaratıcısıdır. Her şeyin menşeidir. Yer ve gökleri, yer ile göklerdeki bütün varlıkları yaratan Tanrı’dır Tanrı insanların haliki olduğu kadar hamisidir" der.
Prof S.Maksudi Arsal'a göre,
"Kamlar iki türlüdür.Hayık ilahı olan yüksek Tanrı ve semavi kuvvetlerle olan münasebetlerde tavassut ederler. Semadaki ruhlarla ve yer altındaki fenalık ruhlarile (cinlerle) münasebette bulunmak ancak Kamlar vasıtasile mümkündür."
Sadri Maksudi Arsal
"Kamların inançlarına bir vesika olmak üzere Tanrıya hitaben söylenen duasının" bir parçasının nakleder
Dua şöyledir;
"Kamların inançlarına bir vesika olmak üzere Tanrıya hitaben söylenen duasının" bir parçasının nakleder
Dua şöyledir;
Ey, sen yukarda bulunan gök Tanrısı, Abyaş,
Sen bütün yaratılmışların yaratıcısısın, Yaratılmışların Tanrısısın senEy, siz, altmış kudretli semavi ruhlar Benim babamı yükselten ruhlar
Senki anamı yükselttin Ey,ebedi Tanrı,(bana) davar bağışla!Ey, Tanrı, sen (bize) ekmek ver! Bize bir ev reisi bağışla!
Ey, yaratılmışların yaratıcısı! Sen yaratılmışların Tanrısısın.Sana babam vasıtasile yalvarıyorum. Ey, yaratılmışların yaratıcısı!Bana hayır ve bereket gönder. Bana yardım et.
Prof.Dr. Sadri Maksudi Arsal devamında,
"Radloff, bu duanın Türkçe metnini kitabına dercetmemiştir. Ancak Almanca tercümesini göstermiştir."der.
Görüldüğü gibi Şaman dualarında bile
"Alemi yaratan kudretli ve Tek bir Tanrı vardır."(Sadri Maksudi Arsal, Türk Tarihi ve Hukuk 1, S. 52)
WEY-ŞU Belgeleri
Çin'in eski "Wey-Şu" belgelerine göre, Türkler
dini törenlerinde Hakan otağının kapısını mutlaka Gün doğan tarafına getirilir.
Çin'in eski "Wey-Şu" belgelerine Devletin başında
bulunanların atalarının ruhuna, onlara ait olan mağaralarda yılda bir defa
kurban kesilir.
Gumilov Anlatıyor
Sahalar,(İskitlar) Gök tanrıya kurban kutlamaları Haziran
ayının 21.günü Uluhan Örüs (Lena) nehri boyunda toplanarak yerine getirirler.
CEVAP :Gumilöv de Sahalarla ilgili kayıtlarında onların
Hazar Denizi kıyılarına kadar inerek İran ve Kırım'a kadar yayıldıklarını belirtiyor
Gumilov:
"M.O. VIII. yüzyılda Karadeniz kıyılarına yayılan İskitler (Sahalar) step kabilelerini itaat altına alıp, 500 yıl hayat sürdüler."
Türk tarihindeki Türk kavim ve devletlerinin birbirlerini
tarihten silmesini Sarmatların İskit ülkesine baskınında da görürüz.
Göçebe Sarmatlar İskit (Saha) sınırından içeri dalarak kimi
buldularsa öldürdüler. Bu bir imha hareketiydi ve bu vahşete isim bulmak zordu.
Buradan anladığımıza göre, Karadeniz sahillerinde yaşamakta
olan Sahalar, katliamdan kurtulmak maksadıyla Kırım bölgesine çekilmişlerdir.
Kırıma giden İskitlerin önemli bir kısmı Pers topraklana
İnerek, orada İskit hükümdarı Arsak tarafından Arsaklar devletini kurmuşlardır.
Arsaklar Devleti'nin bir kolu da Cemmagenes'lerdir
Arsakların diğer bölümü ise Partları teşkil etmiştir Partlar İskit kökenlidir
Türk'tür.
Anlattıklarımız ile bir yanlış telakkiyi bu gün bitireceğiz
Türkler totemci Çok Tanrılı veya şamanist değildir TEK TANRIYA İNANIR.
Bu konuyu oldukça ciddi kaynaklarla bilim adamların yorumlarıyla
anlatıyoruz Tüm kardeşlerimizin faydalanması dileğindeyiz.
Şamanizmin, bugün Orta Asya Türkleri arasında hala
özelliklerini sürdürdüklerini, Elizabeth E. Bacon’un araştırmalarında
görmekteyiz.
Ölüm-Totem-İnançlar
Araştırmalarımıza ve bu hususta istişare ettiğimiz tanınmış
ilim adamına göre, “Orta Asya’da, halk inançları da eski gücünü korumaktadır.
Orta Asya ve Kuzeyinde Kişilerin doğumuyla ölümü asırda,
hayatın çeşitli aşamalarında yapılan merasimler, halen yapılmaktadır.
Halk Taoizminde görüldüğü gibi, Orta Asya halklarında da
müslümanlık ile şamanizm kültü, temel ilkeler dışında özelliklerini
sürdürmektedir.
Kazaklara, ölüm törenlerinde yapılan şeylerin çoğunun
İslamiyetle ilgisi olmamakta eski Türklerin gelenekleri tüm canlılığı ile
sürmektedir.
Kazaklarda Şamanizm kültünün bu değişik biçimi,
Proto-Türklerden, özellikle Hunlardan beri sürüp gelen gelenekleri de birlikte
taşımaktadır.
Ölenin, silahları ve koşum takımlarıyla birlikte gömülmesi,
atının öldürülmesi, öteki dünyada birlikte yaşayacakları inancına dayanır.
Oğuzlarda görüldüğü gibi “ölünün cennete giderken bineceği
hayvanlar” (İbn Fadlan, Seyahatnamesi, s. 36, 1975.) olarak düşünülebilir.
Şamanizm ve onun simgesi olan totemcilik, eski Türklerde,
bir dini inanç değil hastalara şifa verme ve kötü ruhlarla mücadele amaçlıdır.
Saha(İskitlerde) Bir Ağaca asılır Göğe -Tanrıya böyle
ulaşacağına inanılır Kemikleri kalana kadar bekletilir kemikleri yakılırdı.
Kaşgarlı Mahmut’un Divanü Lügat’it Türk’ün de “kam”
kelimesinin, şaman ve kahin anlamına geldiği bilinen bir gerçektir.
Türk inancı ile şamanlık arasında hayret ed. bir uyum
bulunmaktadır Şamanlar Gök Tanrıya yalvarmakta Türkler Şamanlara saygı
göstermektedir.
Halbuki Türkler dua ederken veya her türlü dini
telakkilerinde bulunurken Yerin Göğün yaratıcı Tanrı demekte her şeyi ondan
beklemektedir.
Nitekim Orhun Yazıtlarında Tengri inancı ile ilgili her
türlü bilgi vardır ancak Şamanlıkla ilgili en ufak bir bilgiye bile
rastlamıyoruz.
Türklerin İslamiyet'ten önceki dini inançları hakkında bugünkü
inanç, gelenek göreneklerle ilgili yorumlara bakarak hüküm vermek yanlıştır.
M.Eliade
M.Eliade ye göre Kam bütün dini faaliyetlerde rol oynamaz.
Her sihırbaz Kam olmadığı gibi, her şifa verici de Kam değildir.
Eliade Samanlığa kısaca "vecd ve istiğrak (extase)
tekniği" demektedir. Ancak eşitli vecd hallerinin hepsi de Şamanizme
girmemektedır.
Eliade'ye göre Kam öncelikle kendi özel yöntemleriyle
ulaştığı extase hali içinden ruhunu göklere yükselten veya yeraltına indiren
kişidir.
Kam bu kendinden geçiş sürecinde başka ruhları hükmü altına
alarak, tabiat güçleri ve şeytanlarla bağlantı kurmaya muvaffak olur.
Kam ateş üzerinde hakimiyet kuran, hastalanan ruhlara şifa
veren, ölülerin arzularını yerine getiren, dertlilerin şikayetlerini dinleyen, Kam
(Şaman) yer altındaki tanrıların yanına giderek aracılık yapabilen bir kişidir.
Yada Taşı
Yaygın bir inanç da, Türk Tengrisi'nin Türklerin büyük
atasına “Yada” denilen sihirli bir taş armağan etmesidir.
Yada taşı ile istendiği zaman yağmur, kar, dolu yağdırılır,
Bu taş her devirde Türk kamlarının ve Türk komutanlarının elinde bulunmuştur.
Altay ve Saha Türklerinin inancına göre günümüzde de bu taş
büyük kamların elindedir. Türk lehçelerınde çeşitli şekillerde adlandırılır.
Saha Türklerine göre bu taş at, inek, ayı, kurt gibi
hayvanların içinde bulunur. En kuvvetli yada (sata) taşı kurdun karnından
çıkarılandır.
Kamlık bir din değildir. Ancak bugün Şamanizm olarak bilinen itikad ve gelenekler o derece tesir etmiştir kı, bunları söküp atmak çok zordur.Eski Türklerde ruhların insan biçiminde tasavvurları olmadığından putları da olmamıştır. TEKRAR EDELİM TÜRKLERDE PUT YOKTUR.
Yer-Su(bkz)
Kırgızların Manas destanında “Yer yer olduğu zaman, su su
olduğu zaman” dizeleri geçer.
Her iki söyleyişte de anlam aynı. İnsanoğlunu dünyanın
yaratılışına bağlar. Gök ile yer kılındığında, kadın ile erkek var olmuşlardır.
Altay Türklerine göre yer yaratılmadan önce “su” vardır. Bay
Ülgen denizin üstünde uçar. Konmak ister.
Konabilmesi için dünyanın yaratılması gerekir. Birden Su
içinde Ak Ana çıkar. Ülgen’e buyruk verir. Bu buyruk üzerine yer yaratılır.
Eski Türklerde dağ, tepe, kaya, vadi, ırmak, su kaynağı,
ağaç, orman, deniz, demir, kılıcın gizemli güçleri var.
Erkek Tanrılar yanında Umay adı verilen Tanrıça vardır. Asyalı
Hunlar ilkyaz ve sonyazda atalara ve doğa tanrılarına kurbanlar keserler.
Han Tanhu, gündüz güneşi, gece dolunayı ulular. Hunlar,
Göktürkler, Uygurlar girişimlerini ay yıldız hareketleri ile denetlerler.
Tabgaçlar ilk ve son yazda atalara kurbanlar sunarlar.Çevreye
kayın ağaçları dikilir. Bunlardan kutlu ormanlar oluşur.
Ruhlar
Şamanlıkta iyi ve kötü ruhlar bulunuyor. Altay şamanlığında
Ülgen, en büyük ruh ve Tanrı sayılır.
Kırgız ve Kazak Türkçe’sinde Ülgen büyük, ulu anlamında.
Buryat dilinde “anamız yağız yer” demek. Buna göre Ülgen yer Tanrısının adı.
Yayık insanlarla Ülgen arasında aracılık yapar. İnsanları
kötü ruhlardan korur. Ay ve güneşten bir parçadır.
Suyla,yerde bulunur ve insanları korur.Gözleri otuz günlük
uzaklıktan görür.At gözlerine benzer.Ay ve güneşin kırıntılarından
yaratılmıştır.
Dinsel yolculuğunda şamanı saldıracak kötü ruhlardan korur.
Yayık ile birlikte kurbanın canını göklere götürür.
Karlık, Suyla’nın en yakın arkadaşıdır. Utkuçu göklerde
bulunur. Yeryüzüne inmez. Ülgen'e kurban sunmak için göğe çıkan şamanı karşılar.
Umay çocukları ve hayvan yavrularını korur. En ünlü Türk
dişi Tanrısıdır. Eski çağlardan beri bilinir.
Şamanlıkta başka, iyi dişi ruhlar da vardır. Umay, Ana
Maygıl, Aka Ene, Ayısıt bunlardandır.
**İlk Göktürk yazıtlarda Umay adı geçer Kutsal Yer-Su ruhların
Türklere yardım etmesinden söz edilecektir.
**Ayısıt, yaratıcı, bolluk, gönenç dişi ruhudur. İnsan ve
hayvan yavrularını korur. Yaşam ögelerini toplayıp birleştirir.
Yakut kızları Ayısıt adına uğuru karyolalarının altına
saklarlar. Kısır kadınlar çocuk için Ayısıt’a dilekte bulunur.
**Şamanlıkta birtakım kötü ruhlar da vardır. Bunların başında
Erlik gelir. Erlik, Altaylılara göre “güçlü” demektir.
Ölüm, yıkım yollar. Öldürdüğü canlının ruhunu yer altındaki
karanlık dünyasına götürür. Kendisine uşak yapar. Şaman dualarında şöyle
betimlenir.
**Şaman, Kendinden geçme yöntemi ile ruhlarla ilişki kurabilen
din adamıdır. Doğaüstü varlıklarla ilişkiler kurabilir. Onların gücüne
sahiptir.
Kam Tanrılarla insanlar arasında aracılık yapar. Tanrılarca
seçilir Ruhlar emrine verilmiştir.Gücünü Tanrıdan alır.
Şamanlık
Şamanlık öğrenmekle elde edilmez. Soydan gelir. Kimse şaman
olmak istemez. Geçmiş şamanlardan birinin ruhu şaman adayını sarar.
Bundan sonra şaman adayı deneyimli bir şaman yanında eğitime
başlar. Yaşlı şaman ona tüm gerekli öğretileri belletir.
Şamanların en önemli giysileri üstlük ile başlıktır. Üstlük
ak koyun derisinden yapılır. Üstüne başka parçalar dikilir.
Şaman üstlük ve davulunu düşsel biçimde süsler. Bu süslerin
biçimini ona hizmetinde bulunduğu ruh sağlar.
Altay İnançları
• Altaylıların inançlarına göre, evren birçok katlardan
(tabaka) meydana gelmiştir.
• Yukarı evren on yedi tabakayı nur evrenini (cenneti),
aşağıda bulunan yedi veya dokuz tabaka da cehennemi belirler.
• Eski Altay Türklerinde Nur evreni (cennet) ile karanlık
(cehennem) evreni arasında insanların bulundukları dünya vardır.
• Eski Altaylarda yukarı evren iyi ruhlar, merhametli
Yaratıcı vardır O insanları yaratır ve korur.
• Güneş, insanın en büyük dostudur ve bütün hayatın kaynağı
odur. Aşağı evren kötü ruhlarla doludur. Bu kötü ruhlar insanlara zarar
verirler.
• En eski Mitolojik dönem Altay inançlarında Nur ve ışık
evreninin büyük Tanrısı “Han Ülgen”dir. Bazan “Kayra Han” da denilir.
Karanlık evreninin Tanrısı ise“Erlik Han”dır.Bu Tanrıya
kurban vermek merasimi (töreni) gayet nadir olur.Çünkü o kurbansız da
merhametlidir.
• İlkel toplumlarda “mana” denilen yaygın bir kuvvet vardır
ki, hangi cisme dokunursa, ona kutsallık verir. Eski Türkler, buna
“Kut”diyorlar.
Mitolojide Kut nur şeklinde gökten indiğini görürlermiş. Dağ
ve kutlu hayvanlar ile onlara binen bir alp veya Tanrı motifi tasvir
edilmiştir.
• W.Radloff, V.Verbitsky, A.Anohin gibi Rusların tespitleri
sonucunda eski Türk dininde Şamanlık varmış gibi bir düşünce hasıl olmuştur.
GÜNÜMÜZDE ESKİ TÜRK DİNİNİN GELENEKLERİNİ YAŞATAN TÜRKLERİN
KOZMOGONİSİNE GÖRE, ESAS İTİBARIYLA TANRILARIN YÜKSEĞİ İNSAN OĞULLARININ ATASI
OLAN TENGRI KAYRA KAN (VEYA BAY-ULGEN) KİŞİYİ VE BUNUN ARACILIOIYLA YERYÜZÜNÜ
YARATMIŞTIR.
Erlik ve Alemler
KİŞİNİN KENDİSİYLE MÜCADELEYE GİRMESİ ÜZERİNE ONA ERLİK
ADINI VEREREK, IŞIK DİYARINDAN, YERALTINA ATMIŞTIR.
YERDEN DOKUZ DALLI BİR AĞAÇ BÜYÜTEREK, HER DALINDA BİR CİNS
İNSAN TÜRETMİŞTİR.
• Altay yaradılış destanlarından birisinde Tarırı insanın
kulaklarına üfleyerek can, bumuna üfleyerek de akıl vermiştir.
Kamlık inancına göre kainat üst-üste katlardan
müteşekkildir. Bu katlar belirli bir düzen üzere birbirlerinden ayrılmışlardır.
• Bundan dolayı Kam san'atını icra ederken, büyük bir güç
sarfetmek zorundadır. Yukarıda on yedi kat vardır ve ışık alemini teşkil eder.
Aşağıda yedi veya dokuz kat bulunur. Bu da karanlıklar
dünyasıdır. Insanlar da bu iki alem arasında, yani yeryüzünde yaşarlar.
• Koruyucu ve iyi ruhlar bu ışık diyarı göğün en üst katında
altın bir tahtta dokuz erkek ve dokuz kızı ile beraber Bay-ÜIgen oturmaktadır.
• Altay Mitolojisine göre İnsanları, hayvanları, bitkileri,
dağları, ırmakları, gölleri, ayı, güneşi ve yıldızları yaratan Gök Tanrısı Ülgen’dir
• Kırgız ve Kazak lehçelerinde "Ülgen" büyük ve
ulu anlamlarını ifade eder. Ülgen iyilik eden varlıktır. Ona giden yolda yedi
engel bulunur.
• Bir inanışa göre, Saha Türklerinin tarihinde yalnız bir
Kam Göğün dokuzuncu katına ulaşmış ve bugüne kadar da geri dönmemiştir.
• Bugünkü Altaylıların göre, Erlik yerin en altında, kara
çamur veya kara demirden sarayda, kara taht üzerinde oturur.
• Kötülüğün kaynakları yerin altındadır. Bunlara Altay
Türkleri tarafından kara-töz (kötü ruh), kara-neme (kötü nesne) tümengi töz de
denilir.
Altaylılar en büyük felaketleri, salgın hastalıkları ye
hayvan kırgınlarını Erlik'ten bilirler.
• Erlik'e giden yolda da tıpkı, Ülgen'inki gibi engeller
vardır ve bunlara "pudak" (budak) derler. Erlik de yedi veya dokuz
çocuğ sahiptir.
Erlik Nasıl Düşman Oldu ?
• İnsan yaratılışı: Ülgen deniz üzerinde yüzmekte olan ve
insana benzeyen çamur tabakası görür. Bu çamur yığınını alarak insan olmasını
ister.
Ülgen ilk yarattığına Erlik adını verir.Ülgen'e dost ve
kardeş gibi görünen Erlik, zamanla kendini onunla bir tutar hatta üstün görmeye
başlar.
Erlik Gün geçtikçe Ülgen'den her bakımdan uzaklaşır ve onun
yarattıklarının hepsine düşman olur(Mit İslam’daki Şeytan anlatımına
uymaktadır)
Prof B Ögel, Türk Mitolojisi,
Prof A.Kadir İnan,Şamanizm
W Radloff,
Prof İ Kafesoğlu,
Jean-Paul Roux Türklerin Dini
Bkz:
Jean Paul ROUX - Türklerin ve Moğolların Eski Dini - TT Asya
Jean Paul ROUX - Türklerin ve Moğolların Eski Dini - Kutmete
Jean Paul Roux - Türklerin ve Mogollarin Eski Dini (E-kitap)
Bkz:
Jean Paul ROUX - Türklerin ve Moğolların Eski Dini - TT Asya
Jean Paul ROUX - Türklerin ve Moğolların Eski Dini - Kutmete
Jean Paul Roux - Türklerin ve Mogollarin Eski Dini (E-kitap)
Orta Asya ve Sibirya Türk topluluklarının bu Gök Tanrısı, en
yüksek gökte oturmakta, birçok oğullara, birçok elçilere sahip olmaktadır.
Bunların sayıları, bir kabileden bir kabileye değişmektedir.
Genelde yedi veya dokuz oğul veya kızdan bahsedilir.
Orta ve Güney Asya’nın dini hayatını tamamlayan başlıca
ögeleri, Ateş kültü, Av merasimleri, ölümle ilgili anlayışlar tamamlamaktadır.
Orta Asya ve Sibirya Türkleri arasında yaşamakta olan Türk
Şamanizm’inin nerede ve ne zaman başladığını tespit etmek oldukça güçtür.
Türk
Şamanizm’inin doğuş, gelişme ve yayılma tarihini kesin hatlarıyla tespit etmek
oldukça karmaşık ve zor bir iştir.
Şamanın sahip olduğu “iki ruhtan biri”, Şaman trans
vaziyetindeyken veya yarı uyku halindeyken, Şamanın bedenini korumaktadır.Diğer ruhu,
Şaman’ın vücudundan çıkarak, serbestçe gökyüzünün derinliklerindeki veya
yeraltındaki “kara ruhlarla” buluşabilmektedir.“İki ruhlu” Şamanlık, Sibirya Türk Şamanlığının en belirgin
özelliklerinden biridir denilebilir.
Yakut Şamanlarının sırtında, onların karanlık dünyaya
yapmakta oldukları seyahatte metalden kesilmiş “ay” ve “güneş” şeklinde
parçalar dikilir.
Yakut Şamanları kendisine yardım eden ruhları serbest
bırakmak istiyorsa, sırtındaki Şaman hırkasını çıkarır ve bir ağacın dalına
asar. (bkz: AAL LUUK MAS)
Şaman’a yardım eden ruhlar, kendi rızaları ve istekleri ile
Şaman’ın elbisesinden ayrılır Başka bir Şaman'a geçer.
Tarih öncesi Türk boylarının yaşadığı Altay ve Tuvabölgelerindeki kaya resimleri, M.Ö. 4 bininci yıla aittir.
Türklerin yaşadığı hayatı anlatan kaya resimleri kayalara
sivri uçlu bir aletle oyulmuş olarak günümüze kadar kayalar üzerinde
yaşamıştır.
Bunların yanı sıra, Elangash bölgesinde, kabartma tekniği
ile kayalarda yer alan resimler görülmektedir.
Bu resimlerden, Türklerin kışın fırtına ve kasırgasından
korunmak için Altay bölgesini seçtikleri anlaşılmaktadır.
Sibirya buzlarla kaplı tundralarında yaşayan Şaman kültürü, gün
yüzü görmemiş özellikleriyle Türk'ün henüz keşfedilmemiş tarihi hazinesidir.
Şaman kültürünün bir din olarak algılanması ve
"Türklerin dinidir" tekerlemesiyle ortaya atılmasında karanlık
maksatlar yatmaktadır.
Türkler İslamiyet'i kabul etmişlerdir ve sahip oldukları
Tengri inancını ve Şaman Kültürünü İslam içine taşımış ve yaşayıp,
yaşatmışlardır.
Bugün, İslamiyet'in yapısında ve özünde olmayan birçok Şaman
adet ve geleneğini Türkler, hala İslamiyet’in içinde yaşatmakladırlar.
Türklerin dinleri ve eski kültürleriyle ilgili en eski
bilgilerin tarihi Çin kaynaklarında gizli olduğunu biliyoruz.
Dünyanın en büyük kültür hazinelerinden biri ve Türk'ün
milli kültürünün orta direği diyebileceğimiz Şaman Kültürünü tanıtmalıyız.
Şaman Kültürüne, eğitim sistemimiz içinde yer vermekten
çekinmemiz Üniversitelerimizde Şamanizm araştırmalarına kayıtsız kalmamız
yanlıştır.
Şaman Kültürü ve eğitimini akademik bir disiplin içerisinde
ele alıp incelemekten korkmamız, doğrudan doğruya akademik bir cinayettir.
Hunların torunları olduklarını kabul etmeye başlayan
Macarlar, Üniversitelerinin bünyesinde Şamanizm'i Araştırma Enstitüleri
kurmuşlardır.
Hazar hükümdarı Bizanslı misyonerleri kabulünde,
"Bizler sizinle aynı düşüncelere ve inançlara sahibız, ancak aynı yerde durmuyoruz."
Hazar Hükümdarı Hristiyan heyete:
"Siz Baba-Oğul-Kutsal Ruh'a inanır onun için çalışırken bizler sadece tek Tanrı için çalışırız" demektedir"
Türk Asya
COMMENTS