Vahidettincilik ve Vahdettin'in Yaptıkları TanerUnal.Com Vahdettin'in İngilizlere Verdiği Belgelerin Raporları Atatürk...
Vahidettincilik ve Vahdettin'in Yaptıkları
Önce Neden Vahdettincilik yapılıyor onu anlatacağız sonra
Vahdettin kimdir neler yapmıştır Türk milletine verdiği zararları anlatacağız.
Değerli Arkadaşlarım, Türk milleti yüzyılın kaderini
değiştirecek bir savaş yapmıştır. Bu öylesine bir savaştır ki baştan sona
destandır.
Osmanlının külleri arasından Yeni bir Türk devletinin
kurulması Türk çocuklarının milliyetçilik duygularını doruğa çıkaracak bir
hadisedir.
Bu nedenle Türk milletine ve Türk'e düşman olanlar bu
muazzam abideyi kara ve yalan bir tarihmiş gibi göstermeye çalışmışlardır.
Nitekim bunda başarılı olunmuş ve bu milletin aziz
evlatlarının kafasına
"Atatürk aslında danışıklı bir dövüş yaptı"
yalanı yerleştirilmiştir.
Atatürk'ü ingilizler seçti Halifeliği kaldırma karşılığı
İngilizlerle anlaşıverdi bu savaş öyle kazanıldı" yalanı
yerleştirilmiştir.
Atatürk düşmanlarının Vahdettin’i korumak maksadıyla
yaptıkları bütün faaliyetlerin asıl sebebi Kurtuluş Savaşı'nı yok farz
etmektir.
Atatürk düşmanlarının Vahdettin’i korumak maksadıyla
yaptıkları bütün faaliyetlerin asıl sebebi Kurtuluş Savaşı'nı yok farz
etmektir.
Çünkü Sakarya, Koca tepe, Dumlupınar düşmanın İzmir'de
denize dökülmesi Tarihimizin altın sayfaları devasa bir abide gibi durmaktadır.
VATAN'A İHANET EDENLER, İŞBİRLİKÇİLER, KORKAK VE MECZUPLAR
YALANLA, DOLANLA TARİH TERS YÜZ EDİLEREK KAHRAMAN İLAN EDİLİR.
VATANSEVER KAHRAMANLAR İSE İŞBİRLİKÇİ OLARAK GÖSTERİLİRSE
MİLYONLARCA ŞEHİDİN SAYESİNDE AYAKTA DURAN VATANA BÜYÜK BİR İHANET YAPILMIŞ
OLUR.
İzmir’in İşgal’den Kurtarılması ve Restleşmeler
Atatürk İzmir'i aldıktan sonra bile İngiliz Parlamentosunda
Bizans tahtına Yunan Kralının getirilmesi görüşülüyordu.
Mustafa Kemal Paşa Mudanya'da restleşirken İngiliz hükümeti
tehdit üzerine tehdit gönderiyordu ancak restleşmenin galibi Mustafa Kemal
oldu.
İngiliz Parlamentosu gece gündüz çalıştı, ancak bir türlü
tehdit konusu yaptığı 450.000 askeri Anadolu yollarına çıkarmaya cesaret
edemedi.
Atatürk bileğinin hakkıyla Büyük Britanya İmparatorluğu'nu
dize getirdi. Bu dize geliş İngiliz emperyalizminin de sonu oldu.
Atatürk İngiliz Hükümetinin ve politikacılarının da siyasi
hayatlarını bitirdi. Churchill 25 Yıl sonra 2.Dünya savaşı sırasında dönebildi.
Türklerin zaferi Hindistan başta bütün İngiliz
sömürgelerinin kalkışmasına ve özgürlüklerini elde etmelerine sebep oldu Tarihe
gömüldüler.
Gandi:
"ATATÜRK İNGİLİZLERİ YENENE KADAR BİZ TANRI'NIN İNGİLİZ OLDUĞUNU DÜŞÜNÜRDÜK. TÜRK KURTULUŞ SAVAŞI İNGİLİZ EMPERYALİZMİNİN SONU OLDU"
Vatanı işgal eden İngiltere'dir. Yunan Ordusu'nu İzmir'i
işgale dâvet eden İngiltere'dir. Fakat Zât-ı Şâhâne Vahdettin İngiliz dostudur.
Zât-ı Şâhâne düşmanın merhametine sığınarak saltanatını
muhafaza edecek, Damat Ferit ise koltuğunu korumak için işgalcilerin emrine
girecektir.
Vahdettin ve Damat Ferid
"ŞAHSÎ MENFAATLARNI MÜSTEVLİLERİN SİYASİ EMELLERİYLE TEVHİT ETMİŞTİR"
Kurtuluş demek İngiliz
himayesine sığınmaktır.
Vahdettin sultan ilan edildiğinde
"BEN BU MAKAM İÇİN HAZIRLANMADIM! ÇOCUKLUĞUMDAN BERİ VÜCUTÇA RAHATSIZ OLDUĞUMDAN LAYIKIYLA TAHSİL EDEMEDİM"
Vahdettin:
"DÜNYADA EMELİM KALMADI. BİRADERLE HANGİMİZİN EVVEL GİDECEĞİMİZ MÂLÛM OLMADIĞINDAN BU MAKAMA HAZIR DEĞİLDİM”
Vahdettin:
"FAKAT TAKDİR-İ İLÂHİ İLE TEVECCÜH ETTİ. BU AĞIR VAZİFEYİ DERUHTE EYLEDİM. ŞAŞMIŞ BİR HÂLDEYİM, BANA DUA EDİNİZ!"diyordu.
İŞTE,TARİHİMİZİN EN KARA GÜNLERİNDE ACZİNİ İTİRAF ETMEKTEN
ÇEKİNMEYEN,ŞAŞKIN VE ZAVALLI BİR ADAM VARDIR ANASINDAN DOĞDUĞUNA PİŞMANDIR!
Sadrazam İzzet Paşa’nın
"PADİŞAH'IM,DAMAT FERİD MECNUNDUR, BÖYLE MÜHİM BİR VAZİFEYE NASIL TAYİN EDİLİR?"
demesine rağmen Vahidettin Türk düşmanı
Vatanseverleri hainlerin heyet olduğu mahkemelerde idama mahkum ettiren Damat
Ferid denen haini sadrazam yapmıştır.
Hilafeti Koruma Çabaları
Mondros Mütarekesi'ni imzadan dönen Rauf Orbay,
“HİLÂFET-İ CELİLE, SALTANAT-I SENİYYE VE HANEDAN-I OSMANİYE'NİN HUKUKUNUN TEMİNAT ALTINA ALINDIĞINI İLÂN EDİNCE DE PADİŞAH İŞGALCİLERE BAŞEĞECEĞİNE”
dair açıklamalar
yapmıştır! Mondros'a giden Heyetten istediği budur.
İNGİLİZLER HİLÂFETİ,SALTANATI VE OSMANLI HANEDANI'NI
MUHAFAZA EDECEKLER , VAHİDETTİN ONLARDAN YANA OLACAKTIR.PAZARLIK BUNA GÖRE
YAPILMIŞTIR.
VAHDETTİN MONDROS İMZALANIRKEN TÜRK MİLLETİNİ
DÜŞÜNMEMİŞTİR.MİLLETİN UĞRAYACAĞI KATLİAMA EVET DENİLMİŞTİR AMAÇ HİLAFETVE
SALTANAT KURTULSUN.
Vahdettin:
"İNGİLİZLERE SEVGİ VE HAYRANLIĞIMI,BABAM ABDÜLMECİT'TEN ALDIM. İNGİLTERE İLE DOSTLUĞU GÜÇLENDİRMEK İÇİN ELİMDEN GELENİ YAPACAĞIM."
"ALLAH'TAN SONRA UMUDUNU İNGİLTERE'YE BAĞLADIĞINA"
açıklasada Vahidettin'in
"HUZURA KABUL ETME"
talebi İngiliz Dışişleri tarafından red edilir.
Efendi:
"PADİŞAH VE BEN SİZİN YARDIMINIZI HARARETLE İSTİYORUZ. ÇÜNKÜ KÜLTÜRÜMÜZÜ FRANSA VE İNGİLTERE'DEN ALDIK" diyecektir.
Zeki Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, c: 1, s: 39 İbnilemin
Mahmut Kemal İnal, Son Sadrazamlar, c: 2, İstanbul 1969, s: 2095.
Enver Behnan Şapolyo, Osmanlı Sultanları Tarihi, İstanbul
1961, s: 461. İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, c: 4, İstanbul 1972; s: 380
Vahdettin'in İngilizlere övgü düzdüğü günlerde İngilizler
TÜRKLER'İ ANADOLU'DAN ÇIKARMAK VE KATLETMEK İSTEDİKLERİNİ
açıkça söylemektedirler.
Sultanın bu kadar dirayetsiz ve korkak olması düşmanın
gücünü artırmış yakışıksız ve cürretkar davranışlarda bulunmalarına yol
açmıştır.
Vahidettin dirayetsizliği ile İngilizlerin askerlerimize
bakanlarımıza saygısız ve aşağılayıcı hareketlerde bulunmalarını sebep
olmuştur.
Nitekim Ocak 1919 tarihinde İngiliz Mareşali Allenby,
Osmanlı Hariciye Nazırı Mustafa Reşit Bey'le, Harbiye Nazrı Abdullah Paşa'yı
azarlamıştır.
İngilizler
İstedikleri anda Sadrazam ve büyük rütbeli nazırların odalarına dalıyorlar;
onlara en ağır hakaretleri yapıyorlardı.
Biraz direnen nazırlar, itile kalkıla sokaklarda
sürüklenerek Malta'ya sürgüne gönderiliyordu. Vahidettin’den en ufak bir ses
dahi çıkmıyordu.
30 Mart 1919 da Vahidettin Damat Ferit aracılığıyla ve
kendi el yazısıyla İngiltere Yüksek Komiseri Amiral Calthorpe'a bir öneri
sunuyordu.
VATANSEVER BİR TÜRK EVLADININ OKURKEN TÜYLERİNİN DİKEN
DİKEN OLDUĞU ÖNERİ AYNEN ŞÖYLEYDİ :
1- ERMENİSTAN, (DOĞU ANADOLU'DAN VERİLECEK
TOPRAKLARLA) BAĞIMSIZ VEYA ÖZERK BİR ERMENİ CUMHURİYETİ HALİNE GETİRİLECEKTİR.
2- İNGİLTERE, TÜRKİYE'NİN BAĞIMSIZLIĞINI VE İÇ GÜVENLİĞİNİ
KORUMAK, GEREKTİĞİ YERLERİ 15 YIL SÜREYLE İŞGAL EDECEKTİR.
3- İNGİLTERE, OSMANLI BAKANLIKLARINDA İNGİLİZ MÜSTEŞARLAR
BULUNDURACAKTIR.
4- İNGİLTERE, HER İLE BİR BAŞKONSOLOS ATAYACAKTIR. BUNLAR
15 YIL SÜREYLE VALİ DANIŞMANI OLARAK GÖREV YAPACAKLARDIR.
5- BELEDİYE VE PARLAMENTO SEÇİMLERİ, İNGİLİZ
KONSOLOSLARININ KONTROLÜ ALTINDA YAPILACAKTIR.
6- İNGİLTERE'NİN, DEVLET MERKEZİNDE VE İLLERDE MALİYEYİ
DENETLEME HAKKI OLACAKTIR.
İngilizler’in Milli Mücadele’yi Bozma Planları
Arkadaşlar bir yanda Mustafa Kemal ve bir avuç kahraman
subay İngilizleri kovma planları yaparken Devletin başındaki şahıs tüm ülkeyi
satıyor.
İngilizler Mustafa Kemal'i öldürtmek için Ankara'ya Mustafa
Sagir isimli çok tehlikeli bir Ajanı yolluyorlar.
Mustafa Sagir amacına ulaşmak üzereyken yanında kaldığı
Mehmet Akif durumu fark ediyor ve şahıs halkın katıldığı mahkemede yargılanıyor
M.İ.6 mensubu Mustafa Sagir Mahkeme heyetine diğer işlediği
suçları anlatırken itiraflarda bulunur sonunda her şeyi söyler ve idam edilir.
İngilizler Mustafa kemal'i öldürtmek için en kıymetli
ajanlarını gönderirlerken Vahidettin İngiliz Sevenler derneğini kurduruyordu.
Atatürk düşmanları Atatürk'ü İngilizci ilan ediyor halbuki
İngilizler Atatürk'ü öldürmenin yollarını arıyorlar ancak başaramıyorlar.
İngilizler ile birlikte Türk çocuklarının idam hükmünü
veren Kahraman Türk evlatlarının ölüm fermanlarını veren Vahidettin'e laf
yok!!!
İngiltere murahhaslariyle Sadrazam Damad Ferit Paşa
arasında 12 Eylül 1919 tarihinde gizli bir anlaşma yapılmıştır. Anlaşma metni
şudur:
1- İNGİLTERE HÜKÜMETİ KENDİ MANDASI ALTINDA TÜRKİYE'NİN
TAMAMLIĞI İLE İSTİKLALİNİ DERUHTE EDER.
2- İSTANBUL HİLAFET VE SALTANAT MAKARRİ KALACAK VE BOĞAZLAR
İNGİLTERE'NİN MURAKABE VE KONTROLÜNE TABİ TUTULACAKTIR.
3- TÜRKİYE, MÜSTAKİL BİR KÜRDİSTAN KURULMASINA KARŞI
ÇIKMAYACAKTIR.
5- MİLİ CEREYANLARIN
ÖNÜNE GEÇEBİLMEK İÇİN TÜRKİYE'DE KURULACAK YARI MEŞRUTİ İDAREYE KARŞI VUKU
BULACAK.
6- TÜRKİYE; MISIR VE KIBRIS ÜZERİNDEKİ BÜTÜN HAKLARINDAN
FERAGAT EDEREK, HUSUSİ VE YARI RESMİ MAHİYETİ HAİZ OLAN İNGİLTERE HÜKÜMETİ
KONFERANSTA TÜRK MURAHHASLARININ BU YOLDAKİ İSTEKLERİNİ KABUL ETTİRMEYE
EĞİLİMLİ OLARAK, BUNUN YERİNE GETİRİLMESİNİ ÜZERİNE ALACAKTIR.
7- SULH ŞARTLARININ KARARLAŞTIRILMASINDAN SONRA ZATI ŞAHANE
(PADİŞAH) DÖRDÜNCÜ MADDEDEKİ HUSUSLARI GENİŞLETMEK İÇİN İNGİLTERE HÜKÜMETİYLE
AYRICA BİR MUKAVELE TEAİT EDECEKTİR. BU MUKAVELENİN HÜKÜMLERİ DE GİZLİ
TUTULACAKTIR.
BU ANLAŞMA İKİ NÜSHA OLARAK TANZİM VE AKTEDEN TARAFLARCA
TEATİ VE KABUL EDİLMİŞTİR.
Yuluğ Tekin Kurat, Osmanlı İmparatorluğu'nun Paylaşıl
,Ank1986, s: 51 Doğan Avcıoğlu,Milli Kurtuluş Tarihi, c:1, İst1993, s:33.
Salahi Sonyel, Türk Kurtuluş Savaşı ve Dışpolitika, Ankara
1973,
İngiliz
Belgeleri Jasshke, Gottard Türk Kurtuluş Savaşı ile ilgili İngiliz belgeleri
-T.T.K. Ankara 1971
Taner Baytok, İngiliz Kaynaklarından Türk Kurtuluş Savaşı,
Başnur Matbaası, Ankara, 1970, s. 124-125
Dr. Salahi R.Sonyel, Son Osmanlı Padişahı Vahidettin ve
İngilizler, Belleten Nisan 1975, no : 154 s.260
Feridun Kandemir, Padişahın İngilizlerle Gizli Anlaşması,
Yakın Tarihimiz Yayınları, Ercan Matbaası, 1964, s. 137)
Bu gizli
antlaşma Türk İstihbaratı tarafından ele geçirilir Mustafa Kemal Paşa Heyeti
temsiliye adına tüm askeri birliklere bu anlaşmayı gönderince olay diğer
müttefiklerince öğrenildi ve huzursuzluk başladı bunun üzerine İngiltere böyle
bir antlaşmanın yapılmadığını açıkladı.
Açıklamada imzaları bulunan M. S. Francer, H. Morlan, G.
Churchill, J. W. Strauss, Polack ve N.Churchill de
“İngiliz değil,Levantendi “
denildi. Yine bu açıklamaya göre
"İmzalayanlar belki İngiliz istihbarat teşkilatının elemanlarıdır İngiltere adına antlaşma imzalama yetkileri yoktur"
Oysa kendi başlarına imzalamışlar dedikleri şahıslar İngiliz
Ordusu'nun ve İngiliz Deniz Kuvvetleri'nin personel listesinde bulunmaktadır.
George Percy Churchill ise İngiltere Dışişleri'nde önemli
bir diplomattır. Bu sebeple İngiltere'nin yalanlamaları alay konusu oldu.
İngilizler Vahdettin ile İngiliz yetkililerin Türkiye’nin
haklarının devredildiği bir anlaşmayı imzaladığı konusunu kabul etmek durumunda
kaldı.
Yakın görevliler Vahhdettine engel olamayınca konumları
gereği yazılı olarak kayda almışlar daha sonra yayınlamışlardır.
Bir de olayların şahitleri vardır. Dönemin paşaları, devlet
görevlileri sonra hatıralarını yazmış yaşadıklarını açıklıkla dile
getirmişlerdir.
Tarih olaylar ve deliller bir araya getirildiğinde bu
hatıraların gerçek olduğu ortaya çıkmaktadır. Son olarak İngiliz belgeleri
vardır.
İngilizler 50 yıl geçtikten sonra Arşivlerini açmışlar
Vahidettin'in veya diğerlerinin ihanetleri ile ilgili belgeleri
açıklamışlardır.
Her şey ortadadır. Biz gerçekleri dile getiriyoruz.
Vahdettinciler ise kanaatlerini yazıyorlar ve hep yaptıkları gibi çamur
atıyorlar.
İla-yı Vatan
Hürriyet ve İtilâf Partisindeki sorunlardan yararlanılarak
Vahidettin tarafından kurdurulan İla-yı Vatan, yeni bir siyasi parti gibidir.
Saray hazinesine ait olan Şehzadebaşı'ndaki Letafet
Apatmanı'nın üst katı cemiyetin genel merkezidir.
Bu kat bizzat Vahidettin tarafından cemiyete tahsis edilmiş,
hatta cemiyetin ileri gelenleri de Vahidettin tarafından maaşa bağlanmıştır.
İla-yı Vatan o kadar İngilizcidir ki, Sait Molla’yı İngiliz
Muhipleri Cemiyeti Başkanlığından düşürme top.İngiliz bayrağı ayakta
selamlanmıştır.
İla-yı Vatan Yunanistan'ın himayesindeki intikamcı terör
örgütüyle temasa geçmiştir. Çerkez Ethem Anzavur'un oğlu Kadir de örgütün
içindedir.
Midilli Adası'nda üstlenen örgüt militanları Yunan subayları
tarafından eğitilmekte örgüt liderleri Yunan subaylarının aldığı maaşı
almaktadır.
Örgütün elemanları köylerimizi, karakollarımızı basmış, Türk
uçakları işte bu sebeple Midilli'yi bombalamak zorunda kalmıştır.
Vahidettin'in örgütü içinde yer alan Kuşçubaşı Eşrefin
kardeşi Kuşçubaşı Sami de Anadolu'ya yaptığı adice bir baskın sırasında
öldürülmüştür.
Çerkez Ethem, Ethem'in kardeşleri ve yine Kuşçubaşı Sami ve
Anzavur'un oğlu Kadir daha sonra Kürt ayaklanmasının genişlemesine
çalışacaktır.
Zât-ı Şâhâne Vahidettin Anadolu'dak direnişi kırmak için bu
ihanetleri işte bütün bu komploları organize etmiştir.
Vahdettin'in ödüllendireceği kimselerin millî mücadele
aleyhtarı olmasına özel bir dikkat sarfettiği anlaşılmaktadır.
Türklere saldıran yüzlerce vatan evlâdının kanına giren
Anzavur'u mir-i miranlık rütbesi ve paşalık pâyesi vererek ödüllendiren
Vahdettin’dir.
Düzce, Adapazarı, Edirne, Çorum, Bolu ve Gerede
katliamlarını yöneten on altı kişiyi 5.rütbeden Mecidiye nişanıyla ödüllendiren
Vahdettindir !
Kürtçü Malatya Mutasarrıfı ile elbirliği edip Sivas
Kongresi'ni basmaya yeltenen İçişleri Bakanı Adil Bey'i ödüllendiren
Vahdettindir.
Müslümanları, bir namus ve haysiyet mücadelesi vermekte olan
Mustafa Kemal Paşa ve Kuva-yı Milliye mensuplarını katletmeye dâvet eden
Fetvayı yazan ve yazdıran Şeyhülislâm Mustafa Sabri'yi ikinci rütbeden Osmanlı
nişanı ile ödüllendiren Vahdettin’dir.
Mustafa Kemal'i öldürmek için Mustafa Sagir'i görevlendiren
İngiliz casusu Rahip Frevv'in şerefsiz göğsüne nişan takan Vahdettin’dir.
Bir mahkûm için iki ayrı mazbata düzenlemek suçundan yedi ay
hapse mahkûm edilen Kürt Nemrut Mustafa Paşa'nın cezasını affeden
Vahdettin’dir.
Millî mücadele aleyhinde en alçakça ve düşmanca yayını yapan
Mihran Nakkaşyan'ın 4.400 lira vererek destekleyen Vahdettin’dir.
Yine millî mücadele aleyhtarı olan Refik Halit'in Aydede
Gazetesi'ne sürekli para göndererek destekleyen Vahdettin’dir.
Türk düşmanı İngiliz istihbaratçı Armstrong da
"Malta sürgünlerinin bir kısmının Damat Ferit'in ricası üzerine"
tevkif edildiğini yazmaktadır.
O günlerde Türkiye kendi ülkesinin aydınlarını ve devlet
adamlarım düşmana gammazlayan işbirlikçi bir siyasi kadronun eline geçmiş
demektir.
Damat Ferit'i 3 Nisan 1919'da tekrar Amiral Webb'i ziyaret
etmiş halkın elindeki silâhların toplanması için İngilizlerden yardım
istemiştir.
Kendisinin bir İngiliz dostu olarak yetiştirildiğini
söylemeyi de ihmal etmemiştir. Vatandaşın silahını bile elinden aldıran bir
hainlik!
İstanbul'daki Yüksek Komiseri Amiral Calthorpe vasıtasıyla
Türkiye'nin İngiliz mandası altına alınmasını rica eden yine Damat Ferit’tir.
Kurduğu bütün kabinelerde İngiliz taraftarlarını ve hatta
İngiliz uşaklarını bakanlıklara getiren Damat Ferit, Sevr'i kabul edecektir. Damat
Ferit Kurdurduğu mahkemelerde yakalanan vatanseverleri idam ettirecek,
yakalanamayanlar hakkında da idam fermanı çıkarttıracaktır.
Damat Ferid 13 Eylül 1919'da Amiral Robeck'e
" MUSTAFA KEMAL'İN ÜZERİNE BİR ORDU GÖNDERİN STRATEJİK NOKTALARI İŞGAL EDİN!"der
İHANETE BAKIN !
Amiral Robeck 30 Temmuz 1920'de Curzon'a ".Paris'ten
dönen Başbakan Ferit Barış antlaşmasının imzalanıp uygulanmasını görev sayıyor.
Damat Ferit ile General Shuttleworth, Mustafa Kemal'e karşı
gizli bir plan hazırladılar.(M. Armağan'ın has adamı)
Antlaşma imzalanır, imzalanmaz 15 bin kişilik bir Padişah
ordusu ve ayrıca Doğu'da Kürtler Mustafa Kemal'in üzerine saldıracak.
Bu kararların alındığı toplantıyı o dönemin istihbarat
Başkanı Hüsamettin Ertürk takip ettiriyor ve istihbarat kayıtlarına alıyor.
Hüsamettin Ertürk işgal kuvvetleri komutanları ile tanınmış
İngiliz uşaklarının akşamlan Ferit Paşa’nın yalısında ağırlandıklarını
yazmaktadır.
İşgal kuvvetlerine mensup general ve amiralleri göğüsleri
nişan ve madalyalarla dolu Osmanlı paşaları bu toplantıya katılırlar ayrıca
başı sarıklı şeyhülislâmlarla bazı din adamlarının denizden motorlarla, karadan
otomobiller ve arabalarla gelmeleri teşkilâtın dikkatini çeker.
H.Ertürk ve istihbarat heyeti Gizli ajanlardan toplantılara
kimlerin katıldığını öğrenmesini isterler. Galip Vardar elinde liste ile gelir.
... General
Harrington, General Şarpi, General Monpelli,Albay Nelson, Kumandan Benet,
Yüzbaşı Güningam, Kont Caprini birçok ecnebi oradadır.
Sakallı ve sarıklılar kimlerdir? Din maskeli hainler
Şeyhülislâm Dürrizâde Abdullah Efendi, Mustafa Sabri Efendi, Sait Molla
oradadır.
Filozof Rıza Tevfik, Ali Kemal, Müşir Zeki Paşa,Süley, Şefik
Paşa Erkânıharp Mirlivası Kiraz Hamdi Paşa oradadır.
Bağdatlı Hâdi Paşa,Konyalı ve Adanalı Zeynelabidin
Efendiler,Gümülcineli İsmail Hakkı, Miralay Sadık denilen bütün tescilli
hainler oradadır.
Artin Cemal nâmıyla meşhur olan Müsteşar Cemal Bey İstiklal
savaşının baş hainlerinden bir dizi hain Türklere saldırma planı yapmaktadır.
Vahidettin Kuvayı Milliye’ye açtığı savaşta İngilizlerle
birlikte hareket etmiş, hatta onların çıkarlarını onlardan daha fazla savunmuştur.
Vahidettin İngiliz amirallerin önünde laubali sözler sarf
ettikten sonra
"Çenemin düşüklüğünü bağışlayın"
diyecek zavallı bir padişahtır.
Türk Savaş Suçluları
İngilizler, Ferit Paşa'ya "Türk Savaş Suçluları"na
ilişkin liste vermişler, bunların tutuklanmalarını istemişlerdi.
Hem kendi, hem de Padişahı adına İngilizlere bağlılık
bildiren hain Ferit Paşa, 21 Kişiyi tutuklayarak göze girmeye çalışmıştı.
Tutuklananlar arasında Eski Sadrazam Sait Halim Paşa,
Şeyhülislam Musa Kazım Efendi, Ali Fethi Okyar, Ali Münif, Hasan Fehmi yer
almıştı.
Savaşa girişirken Cihat fetvası veren Şeyhülislam Ürgüplü
Hayri Efendi'yi ağır hasta olduğu için evinde göz altına alınmıştı.
23 Ocak'tan 20 Nisan'a kadar İngilizler, Fransızlar ve
Amerikalılar tarafından hükümete verilen kara listedeki ittihatçı 233'ü
bulmuştu.
İngilizler
suçlu saydıkları Türklere ait kara liste denilen bir listeyi, Ermeni Rum Şubesi
ile birlikte hazırlamıştır.
Tutuklananlar arasında Ziya Gökalp, Hüseyin Cahit Yalçın,
İsmail Canbulat, Tevfik Rüştü Aras gibi isimler de vardı.
30 Ocak'ta başlayan bu tutuklamaların sayısı Şubat, ayının
ortalarında 100'ü geçmişti.
Ermeni ve Rumlar'a kötü davrandığı öne sürülen Vali ve
kaymakamlar birer birer tutuklanmaktadır. Bunların tespitini Damat Ferit
yapmaktadır.
Ermeni ve Rum mallarına el koyduğu iddia edilen masum Türk
görevlileri, İngilizlerin isteğiyle kurulan harp divanlarında yargılanmaktadır.
Ermenilere kötü davrandığı iddia edilen Boğazlıyan
Kaymakam'ı Kemâl, Nisan 1919 da idama mahkum edilir. 10 Nisan 1919 da asılır.
Tamamıyla düzmece şahit ve ifâdelerle adeta katledilen bu
günahsız yiğit vatan evlâdının asılması, yurtta millî bir matem olarak kabul
edilir.
20 Temmuz'da yine aynı şekilde Bayburt Kaymakamı Nusret Bey
idama mahkum edilir. Durum bütün yurtta üzüntü ile karşılanır.
Padişah Nusret Beyin suçsuz olduğunu anlar önce görüşmeden
asılmasını istemez ancak ve hikmetse birden imzalar ve Nusret Bey asılır.
Bütün yurtta mahkemeler kurulur. Artık düşman en acımasız
bir şekilde dişini göstermeye başlamıştır.
Mahkeme heyetinin başına önce Hayret Paşa, sonra da Kürt
(Nemrut) Mustafa denilen meşhur bir maceraperest getirildi.
Artık ortalık kasıp kavruluyor, memleketin suçsuz, günahsız
vatan uğruna kanını dökmüş,insanlar en acımasız bir şekilde cezalandırılıyordu.
Damat Ferid haini cephe cephe koşturmuş kıymetli evlâtlarını
İttihatçı iftirası ile listeliyor toplanıyor; uydurma suçlarla idam ediliyordu.
Mahkemelerde sanık olarak hep aynı yalancı şahitler
bulunuyor, bu şahitleri ise genelde ermeni cemâati ve kiliseleri buluyordu.
Bu memleketteki vatanseverleri bir yandan İngilizler, bir
yandan da Damat Ferid'e kurdurulan Mahkemelerde Kürt Mustafa cezalandırıyordu.
Eski Valilerden Sabit Bey ile Cemal Azmi Bey, 6 Ocak 1919
günü hükümetçe mahkemeye sevk edildiler.
Diyarbakır valisi ve İlk İttihâtçılardan olan Dr. Reşit,
İstanbul'da tutuklanıp "Bekirağa" bölüğüne konulmuştu.
Ocak ortalarında da Diyarbakır Mebusları Fevzi ve Zülfü
Beyler, Ermenileri öldürttükleri iddiasıyla tutuklanmışlardı.
Bu tutuklamalar sürerken Vali Dr. Reşit, hapishaneden
kaçmayı başarmış. Takipler Ermeniler'in de katılımıyla olanca hızıyla sürmüştü.
Vali Dr Reşit Galip, bu duruma dayanamayarak 6 Şubat 1919
tarihinde intihar ederek yaşamına son vermiştir.
İttihâtçılar arasında bir dayanışma ve başkaldırmadüan çekinen
İngiliz Generali Caltrope ve hükümet yoğun İttihâtçı avına girişmişlerdi.
Bu arada İstanbul'da ve Anadolu'da işgal altındaki
bölgelerde, İngiltere ve Fransa'nın hizmetinde yayın organları türemektedir.
Vahidettin'in paraca desteklediği basın olanca gücüyle,
Mustafa Kemal ve Millîyetçiler aleyhindeki kampanyaya katılır.
Bu gazeteler aynı zamanda hükümetin yayın organı gibidir
Birkaç örnek, basındaki Mustafa Kemal düşmanlığını göstermeye yeterlidir :
Yalancı millîyet dâvâsı, ser-i Şerif'e aykırıdır.”
Ali Kemal,
Peyam-ı Sabah, 11 Nisan 1920
“Katli vâciptir fetvası üzerine: Mustafa Kemal, lâyık olduğu cezayı gördü.”
Alemdar, 15 Nisan 1920
“İngiltere'ye olan muhabbetimize, Amerika'ya olan saygımız halel getirmez.”
Türkçe İstanbul, 16 Aralık 1918
“İDAM, İDAM, İDAM! MUSTAFA KEMAL CEZASINI BULACAK!”
Ali
Kemal, Peyam-ı Sabah, 25 Nisan 1920
“Anadolu, Kemalistlerden temizlenecektir.”
Alemdar, 29 Nisan
1920
“Kızıl tehlike!”
Açıksöz, 22 Subat 1920
“Millî hareket boşa gitmeye mahkûmdur.”
Sait Molla, Peyam-ı
Sabah, 1 Mayıs 1920
“Mustafa Kemal'in maskaralıkları”
Ali Kemal, Peyam-ı Sabah;
7 Mayıs 1920
“Mustafa Kemal ve hempaları Muhakkak idam edilecektir"
Peyam-ı Sabah, 13 Mayıs 1920
“Büyük Millet Meclisi, küçük heriflerin eseridir.”
Peyam-ı
Sabah, 13 Mayıs 1920
İşte bu basın kampanyaları, din, mezhep ve ırk ayrılıklarını
körükleme, Halife orduları kullanma vb. çeşitli yöntemlerle Türklere
saldırılır.
İngiltere, Padişah ve Damat Ferit Hükümeti ile tam işbirliği
hâlinde, Anadolu'da geniş çapta bir karşı kargaşa hareketi başlatır.
Çerkezlikten, Kürtlükten, mezhep ayrılıklarından
yararlanarak bir iç savaşı körükler.
Amaç,
“Millîyetçi Hareketi ezmektir”.
İstanbul’da mütarekeden itibaren iki cins hükümet tipi
olmuştur. Bunlardan birincisi, Damat Ferit başkanlığı altında kurulan
hükümetlerdir.
Damat Feridçiler İtilaf Devletlerine karşı ne pahasına
olursa olsun tam bir teslimiyet fikrini temsil etmişlerdir.
İkinciler Tevfik Paşa’nın hükümetleridir. Anadolu
direnişinden yana olduklarını söylemişler icraatlarında bunu görmek mümkün
olmamıştır.
Bu arada hainler ellerindeki kalemi satır gibi
kullanmaktadırlar Cenap Şahabettne göre suçlular belli olduğuna göre bu
komisyonlar lüzumsuzdur.
Dönemin İçişleri Bakanı Mehmet Ali Bey:
MEMLEKETİ KURTARMAK İÇİN BÜTÜN TUTUKLANANLARIN DERHAL ASILMASINI
bile isteyebilmiştir.
Medine müdafii Fahrettin Paşa,6.Ordu Komutanı Ali İhsan
Paşa,9.Ordu Komutanı Yakup Şevki Paşa, silâhlarını bırakmadıkları için
tutuklanmıştır.
Yüzlerce bilim - fikir adamı işbirlikçi hükümete boyun
eğemeyen ne kadar vatansever varsa tutuklanmıştır Hükümet ve yandaşlar idam
demektedir.
Milliyetçi tasfiyesi, paşalar, nazırlar, mebuslar
seviyesinde kalmamış, emekli memura inmiştir emekli bir polis Bursa civarında
tutuklanmıştır.
Eski Genelkurmay Başkanı Cevat Çobanlı’nın bileklerine
kelepçe vurulmuştur! Ferit Hükümeti bu hacaleti de sineye çekmiştir!
Süleyman Nazif,Tarık Mümtaz Göztepe evhid-i Efkar başyazarı
Velid Ebuzziya Bey'lerle Aden kahramanı Ali Seyit Paşa tutuklananlar
arasındadır.
Bir dönemin önderleri sabahın dördünde evinden alınmıştır
Cevat Çobanlı Paşa, Genelkurmay Başkanı, Ali İhsan Paşa (Sabis),
tutuklanmıştır.
Mahmut Kâmil Paşa, 5. Ordu Komutanı Yakup Şevki Paşa
(Subaşı), 9. Ordu Komutanı Fahrettin Paşa (Türkan), Medine Komutanı Ali Sait
Paşa, Yemen Komutanı Abdüsselami Paşa, Yemen Komutanı Ahmet Cevat Bey, Albay,
İstanbul Merkez Komutanı Süleyman Numan Paşa, Tümen Komutanı Hacı Ahmet Paşa,
Enver Paşa'nın Babası Refet Paşa, Samsun Komutanı Ahmet Şevket Bey, İstanbul
Merkez Komutanı liste Bakanlar Milletvekilleri valiler diye uzar gider. Onların
asıl suçu o günlerde yürütülmekte olan Kuvayı milliye ye destek olmalarıdır.
Kemal beyin yargılanması sırasında ifade veren şahitler
kendisini bile tanımamaktadır. Sıkıştıkça ifade değiştirerek yalan
söylemişlerdir.
SAVCININ
"BÜTÜN KADINLARIN KESİLMESİ EMREDİLDİ İSE SİZ NASIL KURTULDUNUZ"
yolundaki sorusuna da
"ALLAH'IN LÜTFUYLA"
cevabını vermiştir.
Bu öğretilmiş yalancı şâhit başından yaralandığını söylemiş
fakat doktor raporu Ojeni'nin yalan söylediğini ortaya koymuştur.
Şahitlerden Halil Recai, tehcir sırasında Şahap Bey'den
"Yozgat'ta 2-3 bin Ermeni'nin öldürüldüğüne"
dair bir telgraf geldiğini söylemiştir.
Fakat İngiliz vatandaşı olan Miralay Şahap Bey, böyle bir
telgraf yazmadığını ifade etmiştir. Bütün iddialar böyle yalan çıkmıştır.
Şahitleri Ermeni Patrikhanesi'nin tedarik ettiği anlaşılmış
savunmanın yalancı şâhitler hakkında adlî işlem yapılması talebi
reddedilmiştir.
Mahkeme, Kemal Bey' astırmak için ,getirilen şâhitlerin
saçma iddialarını incelediği hâlde, "Mersinde olduğu konusundaki delileri”
görmemiştir.
NİCE VATAN HAİNLERİNİ AFFEDEN VAHİDETTİN, ŞEYHÜLİSLÂM’IN
FETVASINI DAHİ BEKLEMEDEN KARARI ONAYMIŞ VE KEMAL BEY 10 NİSAN 1919'DA
ASILMIŞTIR.
Darağacının altında bir konuşma yapan Kemal Bey, hâkimlere anlatamadığı
suçsuzluğunu milletine anlatacaktır. Diyecektir ki:
"SEVGİLİ VATANDAŞLARIM, BEN BİR TÜRK MEMURUYUM, ALDIĞIM EMRİ YERİNE GETİRDİM. VAZİFEMİ YAPTIĞIMA VİCDANIM EMİNDİR. SİZLERE YEMİN EDERİM Kİ, HAKKIMDAKİ SUÇLAMALARIN HEPSİ YALAN BEN MASUMUM. SON SÖZÜM BUGÜN DE BUDUR, YARIN DA BU OLACAKTIR. SON SÖZÜM BUGÜN DE BUDUR, YARIN DA BU OLACAKTIR. EĞER ADALET BUNA DENİYORSA KAHROLSUN BÖYLE ADALET" (Bilal Şimşir, Malta Sürgünleri,s:88)
Kemal Bey asıldığında Bayazıt Meydam'nda bulunan Türk
İstihbaratının başı Hüsamettin Ertürk o kara günü şöyle anlatmaktadır:
İstanbul Limanı'nda bir harp gemisi sefere hazırlanıyordu.
Bu Fransız harp gemisinin ismi, "Demokrasi" idi.
Ferit Paşa Hükümeti Sevr Muahedesi'ni imzalamağa karar
vermişti. Ertesi günü Osmanlı Heyet-i Murahhası bu gemi ile Fransa'ya hareket
edecekti.
MEYDANI DOLDURAN İNSAN KALABALIĞI ON BİNLERİN ÜSTÜNDE İDİ.
YOLLAR, MEYDANLAR, DAMLAR MAHŞERÎ BİR KALABALIK HÂLİNDE DOLMUŞTU.
ASKERİN ORTASINDA, ÜSTÜNDE BEYAZ BİR GÖMLEK BULUNAN,
TAKRİBEN 35 YAŞLARINDA, MAĞDUR BOĞAZLIYAN KAYMAKAMI KEMAL BEY GÖRÜNMÜŞTÜ.
YAVAŞ YAVAŞ YÜRÜYOR, ŞİMDİKİ REKTÖRLÜĞÜN ÖNÜNDEKİ DARAĞACINA
YAKLAŞIYORDU. OLDUKÇA SAKİNDİ. MUKADDERATINA KENDİSİNİ TESLİM ETMİŞ GİBİYDİ.
Kemal Bey devamla:
“BENİM SEVGİLİ KARDEŞLERİM, ASÎL TÜRK MİLLETİ'NE ÇOCUKLARIMI EMANET EDİYORUM. BU KAHRAMAN MİLLET,ONLARA BAKACAKTIR. VATAN UĞRUNDA CEPHEDE ÖLEN BİR İNSAN GİBİ ŞEHİT GİDİYORUM. ALLAH VATAN VE MİLLETİMİZE ZEVAL VERMESİN. AMİN!..”
HALK HIÇKIRA HIÇKIRA AĞLIYORDU. MEYDAN TAM BİR MATEM
MANZARASI ALMIŞTI. O SIRADA DEVRİN ADLİYE MÜSTEŞARI SAİT MOLLA, HİDDETLE
BAĞIRMIŞTI:
- SÖYLETMEYİN BU ALÇAK HERİFİ!.. HEMEN ASIN BU KÖPEĞİ, NE DURUYORSUNUZ: İTOĞLU İTLER!
Çingeneler derhâl idamı gerçekleştirdiler.
TÜRK MİLLETİ'NİN KAHRAMAN EVLÂDI KAYMAKAM KEMAL BEY DÖNEMİN
BİR KURBANI OLARAK İPE ÇEKİLMİŞ, FAKAT MİLLETİN KALBİNDE EBEDİYEN YAŞAMIŞTIR.
15 Nisan'da Kemal Bey'in cenaze törenine katılanlar için
(BU GÜNKÜ YANDAŞLAR GİBİ) Refi Cevat, caniyâne bir ruh hâli ile şöyle
diyecektir:
"KAYMAKAM KEMAL'İN CENAZESİ DÖRT HAMAL İLE MEZARINA GÖNDERİLMELİYDİ! "
diyecek kadar adileşmiştir.
Amiral Calthorpe:
"TÜRKLER'İN BÖYLE BİR CÂNİDEN YANA GÖSTERİLER YAPMALARINDA ŞAŞILACAK BİR ŞEY YOKTUR"
diyerek Türkleri câni ilân ediyordu!
Amiral Webb ise söyle diyecekti:
"... ERMENİ ZULMÜNDEN SUÇLU KİMSELERİ CEZALANDIRMAK İÇİN BÜTÜN TÜRKLER'İN İDAM EDİLMELERİ GEREKİR”
Kaynaklar 1
Bilal Şimşir, Malta Sürgünleri, s: 274. Kâmuran Gürün,
Ermeni Dosyası, Ankara 1988, s: 318.
Bilal Şimşir, Malta Sürgünleri s231. Falih Rıfkı Atay,
Çankaya, İstanbul 1984, s:162
Bilal Şimşir, Malta Sürgünleri, s: 88. Prof.Dr İsmail Hami
Danişmeni İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, c: 4, İstanbul 1972, s: 457.
Celal Bayar, c: 5, İstanbul 1967, s: 1523. Sina Akşin,
a.g.e., c:1, s:200. Zeki Sarıhan, c: 1, s: 202
Bayram Akça, 1915 Ermeni Tehciri ve Urfa Mutasarrıfı Nusret
Bey'in İdamı, "Ermeni Araştırmaları 1. Türkiye Kongresi Bildirileri,c:2,
s: 27
Müslim Akalın, Şehit Nusret Bey'in Savunması, Ankara 1992,
s: 12. Erol Ulubelen,İngiliz Gizli Belgelerinde Türkiye, İstanbul 1967, s: 213
Değerli Arkadaşlarım Vahdettin Kaymakam Kemal ve Nusret
beylerin ve onlarca kıymetli şahsiyetin idamını imzalamayabilirdi.
Vahdettin ve Damat Fedrid'in açtığı yolda adeta bir sürek
avı yaşanmış bir çok kıymetli vatan evladı katledilmiştir.
Hainlere bu da yetmemiş Ülkenin her yeri kan denizine
dönmüştür. Anzavur kuvvetleri Çerkez isyanları Kürt isyanları hepsinde
Vahdettin vardı.
Cumhuriyetçiler Atatürkçüler
“Osmanlı bir önceki devletimizin adıydı Vahdettin'de Devletin başıydı onu kötülemeyelim" diyerek bakıyorlar.
Cumhuriyetçiler
"Vahidettin'in ihanetlerine açıklamayalım neticede padişah"diye oldukça iyi ve müsbet bir yaklaşım sergiliyorlar.
Cumhuriyet düşmanları ise Vahidettin'i hiç te hak etmediği
bir biçimde göklere çıkarıyor ve ihanetlerini gizliyorlar.
Vahidettinciler tüm dünyanın önünde eğildiği
KURTULUŞ SAVAŞIMIZIN DANIŞIKLI BİR DÖVÜŞ OLDUĞUNU
söylüyorlar.
Vahidettinciler Son Türk devletinin kurulması için
canlarını veren kanlarını döken insanlara - Türklere en ağır şekilde hakaret
ediyorlar.
Vahidettinciler Türk milletine Türk tarihine Türk'ün olan
her şeye ihanet ediyorlar. Böylece Mesele Vahidettin meselesi olmaktan çıkıyor.
Vahidettincilerin yaptığı Türk milleti ile Türklükle bir
hesaplaşmaya dönüyor. Bu öylesine bir hesaplaşma ki sermayesi sadece yalan
iftira!!!
Sonra bakıyoruz ki İstiklal Savaşında İngilizlerle
işbirliği yapanların TORUNLARI acımasızca Kuvayı Milliyetçilerin torunlarına
saldırıyor.
İŞİN ASLI DEVŞİRMELERİN TORUNLARI HÜRRİYETİ İTİLAF
ARTIKLARININ TORUNLARI VAHİDETTİN MASKESİYLE TÜRKLERE SALDIRIYORLAR.
Kanında zerrece Türk'e ait bir zerre bile bulunan bu
milletin zerre kadar ekmeğini aşını yiyen hiç kimse bu ihanetleri savunmaz,
savunamaz!
TÜRK MİLLETİNİN CİHANIN HAKİMİ DEVLETLERİ DİZE GETİREREK
YAPTIĞI SAVAŞI YOK FARZ ETMEYE TÜRK VATANINA İHANET ETMEYE HAKKI HUKUKU YOKTUR.
DÜNYANIN HİÇ BİR ÜLKESİNDE HİÇ BİR MODERN ÜLKEDE O ÜLKENİN
VERDİĞİ BİR KURTULUŞ MÜCADELESİNİ TERS YÜZ EDECEK YAYINLARA MÜSAADE ETMEZLER.
DÜNYANIN HİÇ BİR ÇAĞDAŞ ÜLKESİNDE O ÜLKENİN MİLLİ
KAHRAMANLARI ALEYHİNDE TEK SÖZ ETTİRMEZLER. İHANETİN ADI ÖZGÜRLÜK OLAMAZ.
DÜNYANIN HİÇ BİR ÇAĞDAŞ ÜLKESİNDEMİLLETE VE DÜNYAYA MAL
OLMUŞ DESTANSI BİR KAHRAMANLIĞIN YALANA DOLANLA TERS YÜZ EDİLMESİNE MÜSAADE
ETMEZLER.
AMAÇ ATATÜRK VE CUMHURİYET DÜŞMANLIĞI DEĞİL TÜRK DÜŞMANLIĞIDIR
TÜRK MİLLETİNİN KAHRAMANLIK DESTANINI HAZMEDEMİYORLAR MESELE BUDUR.
BU İHANETİ CEMAAT TARİKAT VE DİN MASKESİYLE YÖRÜKLERİN
TÜRKMENLERİN OLDUĞU YERLERDE YAYIYORLAR TÜRK ÇOCUKLARINI ÖZÜNDEN
UZAKLAŞTIRIYORLAR.
Arkadaşlar Tarih boyunca kurduğumuz devletlerin
yöneticileri Türk milletini o kadar çok ezdive kötü davrandı ki ezilmişlik
genlerimize işledi.
GENETİK YAPIMIZDA BİNLERCE YILDIR HATTA GÖKTÜRKLERDEN BU
YANA 1300 YILDIR DEVAM EDEN EZİLMİŞLİK VAR EZİLMEYİ HORLANMAYI NORMAL GÖRÜYORUZ
!!!
50 yıldır Alt Kimlik” türetenler yani azınlık ırkçılığı
yapanlar “Demokratik ve Özgürlükçü” olarak kabul edilerek, bu günkü yollar
açılmıştır.
MİLLİ ŞUUR SAHİBİ BÜTÜN VATAN EVLATLARININ BİRLİK VE
BERABERLİK İÇERİSİNDE HAREKET ETMESİ BAYRAĞINA VATAN TOPRAĞINA SAHİP ÇIKMASI
GEREKLİDİR.
MUSTAFA KEMAL'İN ASKERLERİ TÜRK CUMHURİYETİNİN YILMAZ
BEKÇİLERİ OLARAK HEP BERABER VATAN İÇİN EL ELE VERECEK MÜCADELE EDECEĞİZ.
BERAAT ETTİĞİ HÂLDE ASILMAK MAKSADIYLA YENİDEN YARGILANARAK
KASTEN VE CANİCE ASILAN İKİNCİ MİLLÎ ŞEHİDİMİZ URFA MUTASARRIFI NUSRET BEYDİR.
Nusret Bey Urfa Mutasarrıfı iken Mondros Mütarekesi
imzalanır. İngilizler'in Urfa'yı işgal edeceğine dair haberler yayılmaya
başlar.
Bu haberler üzerine İngilizler'in kışkırttığı Arap
aşiretleri Türklere karşı mütecaviz bir tavır takınırlar.
Nusret Bey Ne Yaptı ?
Nusret Bey, daha sonra bütün Anadolu'da örnek alınan bir
Müdafaa-i Hukuk teşkilâtı kurmuştur asıl suçu budur.
Nusret Bey eşrafı ile görüşüp muhtemel bir işgale karşı
gereken tedbirleri alır. İstanbul Hükümeti Ali İhsan Paşa'yı İstanbul'a
çağırmıştır.
İngilizler Antep'i ve demiryolu istasyonunun da bulunduğu
Cerabulus'u işgal ederler. Sıra Urfa'ya gelmektedir.
Nusret Bey, Dahiliye Nezareti'ne bir telgraf çekerek
Urfa'nın işgal edileceğini bildirir ve yapılacaklar hususunda talimat
verilmesini ister.
Dahiliye Nezareti'nden cevap gelmeden, bir yarbayın
komutasındaki İngiliz birlikleri Urfa'ya girerler Hükümet Konağı'nı kuşatırlar.
İngilizler kendilerini karşılamayan Mutasarrıfı makam
odasın hışımla girerler. Mutasarrıfın ayağa kalkmasını beklemektedirler.
Nusret Bey,İngiliz yarbayının
"MEMLEKETİNİZE GELİYORUZ,MUZAFFER BİR HÜKÜMETİN ASKERİ NEDEN KARŞILANMIYOR"
sorusuna sert bir tonla cevap verir.
Nusret bey:
" MEMLEKETİ İŞGAL EDEN BİR KUVVETİ KARŞILAMAK BİR TÜRK MUTASARRIFINA YAKIŞMAZ. MİSAFİR GELSEYDİNİZ SİZİ BİRECİK'TE KARŞILARDIM!"
İngiliz Yarbay Ermeni tercümanını Nusret Bey'e gönderip
emir vermeye başlar. Nusret Bey bu Ermeni tercümanı azarlayarak şu cevabı
vermiştir:
"GİT KUMANDANINI SÖYLE, BEN KENDİSİNİN EMİR ERİ DEĞİLİM".
Belindeki silahı göstererek
"BİR DAHA TEKERRÜR EDERSE BUNU BEYNİNDE PATLATIRIM!"
İşte Nusret Bey,Urfa'nın işgalinden oniki gün sonra 6 Nisan
1919'da Dahiliye Nazın'nın emri ile azledilp tutuklanacak ve İst.
Gönderilecektir.
AZİL KARARINI GÖNDEREN ARTİN KEMAL ADINDAKİ DAHİLİYE NAZIRI
KENDİNİ İNGİLİZLERE 150 BİN STERLİNE SATAN BİR HAİNDİR.
Nusret Bey İstanbul'da önce Mustafa Nazım Paşa Divan-ı
Harbi'nde yargılanır. Beraat eder Fakat yeniden hâkim karşısına çıkarılır.
18 Aralık'ta Şûrâ-yı Devlet tarafından hakkında men'i
muhakeme kararı verilmesine rağmen tahliye edilmez.
15 Mart 1920de yargılama yeniden başlar. Bu arada Salih
Paşa Hükümeti istifa etmiş, 4. Damat Ferit Hükümeti göreve başlamıştır.
Ferit Paşa fevkalâde bir Divan-ı Harb Mahkemesi kurar.
Mahkeme başkanlığına Nemrut Mustafa Paşa'yı getirir.
Mustafa Kemal Paşa ve diğer birçok Türk milliyetçisi
hakkında idam kararı veren Nemrut Mustafa Kürtçüdür!
Nemrut Mustafa Kürtçüdür! Kürt Teali Cemiyeti'nin başkanı
ve faal üyesidir. Nusret Bey bu Kürtçünün eline teslim edilmiştir.
Nemrut Mustafa'nın, Nusret Bey'i astırmak için Ermeni
Patriği Zaven Efendi ile işbirliği hâlinde çalıştığını biliyoruz.
Nemrut Mustafa göreve geldikten sonra mahkemelerden
Ermenileri,İngilizleri ve hatra Hürriyet veİtilâf taraftarlarını tatmin edecek
kararlar bekleyen Damat Ferit Hükümeti, bir kararnâme yayınlayarak avukatların
ve dâvâ vekillerinin duruşmalara girmesini yasaklar.
Böylece mahkeme başkanı, istediği celsede,istediği yalancı
şâhidi mahkemeye getirterekistediği ifadeyialacak, istediği kararı da
verecektir!
Teşkilât-ı Mahsusa Başkanı Hüsamettin Ertürk, Zaven
Efendi'nin tanzim ettiği listeleri Damat Ferit'in avucuna sıkıştırdığını
söylüyor.
Ermeni Patriği Zaven Efendinin verdiği listede adı
bulunanların incelemeye gerek görmeden idamlarına karar verildiğinden
bahsetmektedir.
Bu Zaven Efendi, yıkıcı faaliyetlerinden dolayı 1916'da
Bağdat'a sürgün edilen Ermeni Patriğidir! Ülkeye ihanet etmiş bir hain
baştacıdır.
Bütün Osmanlı azınlıklarını Türklerden intikam almaya
çağıran şu sözler ona aittir:
"MÜCADELENİN HER ŞEKLİNİ MEŞRU VE MÂKUL GÖRÜRÜM. HER ÇAREYE BAŞVURALIM VE TÜRKLÜK DERDİNİ YERYÜZÜNDEN BERTARAF EDELİM! "
Muhittin Nalbantoğlu, Türklere Karşı Ermeni Vahşeti, 1992 s:103
KAHRAMAN NUSRET BEY, TÜRKLERİ YER YÜZÜNDEN BERTARAF ETMEYE
ÇAĞIRAN İŞTE BU CÂNİ RUHLU PAPAZIN ÖLÜM LİSTESİNDEDİR.
29 Nisan 1920 tarihli Serbesti Gazetesi'nde şöyle bir ilân
yayınlanır."Bayburt ve Ergani taktil ve tehciri meselesine dair malumat
istenir.
Peyam ve İkdam gazetelerinde ilân çıkar.4-5 yıl önce Bayburt
ve Ergani'de iddia edilen sözde olayların şâhitleri, İstanbul'da aranmaktadır
Şâhitler "tedarik" edildikten sonra duruşmalar
başlar. Mahkemeye ilk gelen şâhit İstanbul'dan bir adım bile dışarı atmayan bir
sahtekardır.
Nusret Bey,hadisenin İstanbul'da değil Baybur'ta cereyan
ettiğini hatırlatarak itiraz eder.Nemrut Mustafa:
"Mahkemeden iyi mi bileceksin"der.
İlk şâhidin bahsettiği olay yeri ile diğerinin bahsettiği
olay yeri 50 km.farklıdır.Nusret Bey itiraz eder Nemrut'un cevabı
"kâfi,kâfi" olur.
Başka bir celsede salona şâhit olarak 12 yaşında bir çocuk
getirirler. Oysa Nusret Bey'e isnat ettikleri suç dört yıl öncesine aittir.
Nusret Bey:
"8 yaşındaki bir çocuğu şâhit olarak nasıl dinlersiniz"
diye itiraz edince, Nemrut Mustafa bağırır:
"Patlamadın ya be herif!"
Birgün duruşmaya Haçatur Seferyan adında birini getirirler.
Haçatur, Nusret Bey' in asker olduğunu emriyle Ermeniler'in öldürüldüğünü
söyler.
Bir başka duruşmada mahkeme salonuna Agoni Markaryan,
Varsenik Arisyan Arakel ve Erfahi Arakel adındaki kadınlar Şâhit olarak
getirilir.
Nemrut Mustafa:
"Nusret Bey'i tanıyor musunuz?" diye sorar.
Kadınlar:
Tanıyoruz, kendisi burada değil derler.Oysa Nusret Bey salondadır.
Kadınlar dışarı çıkarılır. Kendilerine Nusret Bey iyice
tarif edildikten sonra tekrar içeri getirilirler Kadınlar Nusret beyi
gösterirler.
Bu kadınlara göre öldürülenler Erzincan ve Pulur Nehri'nde
boğulmuştur. Hâlbuki Türkiye'de ne Erzincan Nehri vardır, ne Pulur!
Kaynaklar 2
İngiliz Devlet Arşivi Dışişleri Bak. Siyasi Belgeleri sınıf
371/4227/96973, Calthorpe’dan Curzon’a yazı No:1047/M. 1950, İstanbul 18.6.1919
Prof. Dr. Ergün Aybars, Türkiye Cumhuriyeti Ankara, 1994,
s. 136-137 Tevfik Bıyıklıoğlu, Atatürk Anadolu’da 1919-1921, 1981, s. 26-27.
Sadun Tanju, Atatürk’ün Yanındakiler karşısındakiler, Hür
Yayın Tarih Dizisi, İstanbul, Ocak 1981, s. 64-65
Ali Sarıkoyuncu, Şeyhülislam Mustafa Sabri’nin Tutumu,
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Cilt, XIII, Kasım 1997, Sayı 39, s.794
İlhami Soysal, Kurtuluş Savaşında İş birlikçiler, İstanbul,
1985, s. 110-17;7 Seçil Akgün, Halifeliğin Kaldırılması ve Laiklik s.33
Sebahattin Selek, Milli Mücadele, İstanbul, 1982, c.2,
s.768-769 Türk İstiklal Harbi, Cilt : VI, (İç Ayaklanmalar 1919-1921
Baki Öz, Atatürk'ün Anadolu'ya Gönderiliş Olayının İçyüz,
2. Baskı, s. 31-32. Tevfik Bıyıklıoğlu, Atatürk Anadolu'da 1919-1921 s. 88-90
Zekeriya Türkmen, Mütareke Döneminde ordunun Durumu ve
Yeniden Yapılanması (1918-20), Ankara 2001, TTK Yay.,s.121 vd
Charles H Sherrıll, Bir Elçiden Gazi Mustafa Kemal,
Tercüman 1001 Temel eser, s. 88-89 İ. Selçuk, Yüzbaşı Selahattin'in Romanı
s.287-8.
Sina Akşin, İstanbul Hükümetleri ve Milli Mücadele
Mutlakiyete Dönüş (1918-1919), Cem Yayınevi,1992, s. 277-279
Feridun Kandemir Kazım Karabekir'in yakılan hatıralarının
iç yüzü s.80-84 Falih Rıfkı Atay atatürk'ün bana anlattıkları s.103
Erich Jan Zürcher, Milli Mücadelede İttihatçılık, (Çev.
Nüzhet Salihoğlu), İstanbul 1987,s.193-194. Lord Knross, Atatürk,s.236
Sabahattin Selek, M. Kemal Paşa'nın Anadolu'ya
Gönderilmesi, Anadolu ihtilali, Burçak Yayınevi, 4. Baskı, İstanbul Matbaası,
1968, s. 205
İsmet İnönü, Hatırlara, C.I, İstanbul 1985,s.176; Ayrıca
bk. Tarih IV, İstanbul 1931.s.26. Atatürk Ansiklopedisi c.6.s.10
Y.Hikmet bayur. Atatürk s.259 General Ali Fuat Cebesoy,
Mili Mücadele Hatıraları, Vatan Neşriyatı İstanbul, 1953, s. 34
Harp Tarihi Vesikaları Dergisi (=H.T.V.),no: 15-16;
İngilizce metin: no:493. İstanbul basını, 21 Mayıs 1919.
Kazım Karabekir, İstiklal Harbimiz (İstanbul
1960),Vesikalar. Mehmet Fuat, Zübeyroğlu Yurdumuz Havza (İstanbul 1925),s.38;
Doğan Avcıoğlu, Mili Mücadele s.908. Harb Vesikası dergisi
Sayı1. Belge 4 Harb Vesikası dergisi Sayı1. Belge 6 Baki Öz, Age s. 75-76
Alptekin Müderrisoğlu, Kurtuluş Savaşın Mali Kaynakları,
Maliye Bakanlığı Ellinci Yıl Yayınları, 1974, s. 155.
Mahzar Müfit Kansu, Erzurum'dan Ölümüne Kadar Atatürk'le
Beraber, c. I ,s.11 Doğan Avcıoğlu, Mili Kurtuluşu Tarihi, s.909.
Cevat Rıfat Atilhan, Büyük Cihat Dergisi, sy.21 3 Ağustos
1951. Kazım Karabekir İstanbul Harbimiz (Yay.Faruk Özerengin), İstanbul
1990,s.8.
Süreyya Aydemir, Tek Adam, c.I. (1969),s.391. Kemal
Atatürk, Nutuk, c. I, s. 9. Yuns Nadi, Kurtuluş Savaşı Anıları, İstanbul
1978,s.82.
Tek adam S.407,
L.Kinross s.194 ,
Uluğ, s. 41, 51;
Bıyıkoğlu, I/102. (108)
Y.Nadi, s.82
Dr. Fethi Tevetoğlu'nun "Atatürk'le Samsun'a
Çıkanlar" yazı serisi. Türk Kültürü Dr. Say: 82, 83, 84, 85, 86 ,87, 88,
93.
Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Vatan Yolunda Mili Mücadele
Hatıraları, s. 38-39 F.Rıfkı Atay, Atatürk'ten Hatıralar (1914-1919), s. 122.
Sina Akşin, İstanbul Hükümetleri ve Milli Mücadele
Mutlakiyete Dönüş (1918-1919), Cem Yayınevi,1992, s. 282-283
Sabahattin Selek, Anadolu İhtilali, 1968, s. 45 Naşit Hakkı
Uluğ, Siyasi yönleriyle Kurtuluş Savaşı, İstanbul 1973, s. 30, 40.
Üzerinde çalıştığımız kaynak çok fazla şimdilik bu kadarını
verelim bu bile bir tek kaynak koyamayan Vahidettincilere yeterli olur sanırım.
COMMENTS