Büyük Selçuklu İmparatorluğu ve Türklerin Durumu Selçuklu’da Türkleşme Politikaları Selçuk Bey Selçuklulara girmeden Selçuklu...
Büyük Selçuklu İmparatorluğu ve Türklerin Durumu
Selçuklu’da Türkleşme Politikaları
Selçuk Bey
Selçuklulara girmeden Selçuklu
Devletinin kurucusu Oğuzlar ve Selçuk bey hakkında bilgi vererek başlıyoruz.
Türkler tarih boyunca yerin ve göğün
yaratıcısı Gök Tengri’ye inanmışlardır. Bundan dolayı ölüyü giysileri ve
silahları ile gömerlerdi.
Kadın erkek aynı haklardan
faydalanırdı.Kadınlara daha çok saygı gösterilir,hiç bir erkek kadınına veya
başka birkadına saygısızlık yapmazdı.
Türklerin yaşantıları, kahramanlıkları,
sevgileri, aşkları nevi şahsına münhasır bir milletin destansı hayatıdır.
Dede Korkut kitabı İslam öncesi Türk
toplumunun genel bir destanı niteliğindedir.
Bamsı Beyrek Destanı’nda
“Baba bana bir kız alıverki ben yerimden kalkmadan o kalkmalı, ben hasmıma varmadan o bana baş getirmeli "der
10. Yüzyıldan itibaren Oğuzlar
kendilerine Türkmen demeye başlamışlardır.
“Türkmen; Yoğun bir şekilde Türk’ü belirleyen addır”.
Rene Grousset:
“En halis Türk kütlesi işte bu oğuz zümresidir; bunların adı “Türkmen”dir.Türkmen demek bile Yüksek bir şuurun ifadesidir"der.
Kaşgarlı Mahmut anlatıyor
Divan-ı Lügat-it Türk’te
“Türkmen lehçesi Türk dillerinin en latifidir.”
denilir.
Oğuz Türklerini Kaşgarlı Mahmut şöyle
anlatır:
“Oğuz, Türkler’in bir boyudur. Türkmendirler. Yirmi iki boydan oluşur. Başları Kınık’tır. Selçuklu sultanları ondan iner. Sonra sırasıyla Kayığ, Bayundur, Yıva, Salgur, Avşar, Bektili, Büğdüz, Bayat, Yazgır, Eymür, Kara Bölük, Alka Bölük, Iğdır, Üreğir, Tuturga, Ula Yondlug, Töger, Becenek, Çavuldur, Çepni, Çarukluğ gelir.”
Kaşgarlı Oğuz’un aslen yirmidört boy
olduğunu, ancak iki Kalaç boyunun fedarasyondan ayrılması ile geriye yirmiiki
boy kaldığını anlatır.
Oğuz Türkleri’nin Hükümdarlarına Yabgu
denir. Yardımcılarının adı Kuz irkin’dir.
10. Yüzyıldan itibaren Oğuz
Federasyonu’nun dağınıklığına bir çözüm bulmak isteyen Türkler bu sorunlarını
başkanlık seçimiyle çözdüler.
Guillaume Tyr bunu şöyle anlatır:
“ Beraber oldukları yüz boyun her birinden bir tek kişinin çentikli bir ok getirmesini istediler."
Sonra bir çocuğa oklar içerisinden
birisini seçmesini istediler.Çekilen okun Hükümdar olacağı söylendi. Çocuğun
seçtiği ok Selçuklularınki idi.
Ebu’l Gazi Bahadır Han ise Oğuz Yabgu’ların
seçiminin dönüşümlü olduğunu söylüyor:
“Oğuzların Kınık boyundan olan Dukak, Selçuklular’ın atasıdır. Dukak, Hazar Yabgusu’nun mahiyetinde yüksek görevlerde çalışan bir Oğuz’dur.”
Bazı tarihçilere göre 912 yılında
Hazar'ların Ruslar’la Kafkas derbendi savaşında Dukak Hazar Hükümdarı ile
tartışmış şöhret sahibi olmuştur.
Dukak’ın Oğuzlar arasında nam salması
üzerine Dukak’ın oğlu Selçuk Oğuzların Yabgu’su ilan edilmiştir.
Bu arada Hazar hakanını Şelçuk’u Melik ilan edilmiştir. Dukak 924 yılında ölmüş ancak oğlu Selçuk Oğuz iline yani Kınık ovasına dönmüştür
Tarih--i Güzide de Selçuk’un Oğuz
ilinden Sırderya kıyılarında Cend’e göç edişini Yabgu hatununun Selçuk’a
antipatisi olarak anlatmaktadır.
Selçuk’un dört oğlu olmuştur. Bunlardan
üçünün adı “Mikail, Musa ve Arslan İsrail”dir. Dördüncü ölmüş Yusuf veya Yunus
olduğu sanılmaktadır.
Bu isimler’in Hazar bağlamında
incelendiğindeMusevi isimleri olduğu görülür. SelçuklularHazar Türkleri’nin
dinlerinin tesirinde kalmışlardır.
Selçukluların kullandığı Dukak, Salçuk,
Arslan, Börü, Ersıgın, Ertaş, Çağrı, Tuğrul gibi isimler ise Oğuzlara ait
isimlerdir.
Selçuklar Müslüman Oluyor
Oğuzlar’ın islamiyeti seçişleri politik
bir karardır. Selçuk Cend’e giderken,
“Yaşamak istediğimiz ülke halkının dinini bilmek zorundayız"der.
Selçuk:
"Eğer hükmetmek istediğimiz insanların dinlerine uymazsak kimse bize yüz vermez, biz de tek başımıza kalmaya mahkum oluruz” der.
Selçuk, Harzem emirlerinden kendilerine
İslam dinini öğretecek bir hoca istedi.Museviliğin etkisindeki Oğuzlar
İslamiyeti öğrendi.
Selçuk 1007 yılında Cend’de
öldü.Oğulları Arslan İsrail ve Musa Maveraünnehir’e inmiş,Buhara yöresindeki
Nur otlaklarında mekân tutmuşlardı.
O dönemde Buhara,Samani devletinin
Başkentiydi Bölgedeki otlaklar Putperest akıncılara karşı savunmak için
Selçukluya görev verilmişti.
Bundan sonra Samani Selçuklu ittifakı
güçlendi. 992’de Karahanlı Buğra Han Harun,Buhara’ya saldırınca Selçuklularda
Samanilere yardımcı oldu.
Buhara’nın düşmesi ile Karahanlılarla
yakınlaşan Arslan İsrail’in"Yabgu” olarak ünlenmesi ve Buhara’ya
yerleşmesi ile biraz daha güçlendiler.
Ancak 996 yılında Buhara ikinci defa
Samani’lerin yardım çağrısına uyan Gazne Emiri Sebük Tekin tarafından geri alındı.
Gazne Emiri Samani’leri devre dışı
bırakarak anlaşmayı kendi adına imzaladı ve Buhara kentinin gerçek sahibi oldu.
1017--1018 yılına kadar Maveraünnehir’de
Selçuklu adı hiç duyulmadı. Selçukluların Bütün amaçları yaşayacakları küçük
bir yurt kapmaktı.
--
Bu dönemden önce Hazar İmp Yahudi idi
Türklerde Din bir amaç değil politik bir araç olarak görülmüş gerçekte Gök
Tengriye inanılmıştır.
--
Selçuklu Oğuzları 40 yıl küçük bir yurt
için mücadele verdiler. Zaten mevcut durumları daha büyük hayaller
beslemelerine müsait değildi.
Büyük Selçuklu Devleti’ni Oğuzlar (Türkmenler) kurmuşlar ancak
kısa bir süre sonra bu devlet onların olmaktan çıkmıştır.
Onlarca yıl Selçuklu beylerini
yücelterek büyük bir devlet haline gelen Oğuzlar bu devletin sahibi olamamışlar
kenara itilmişlerdir.
Halk Türkçe konuşurken, yabancılarla
bütünleşen Büyük Selçuklu devletinin bilim ve sanat dili artık Farsça ve
Arapça’dır.
Büyük Selçuklu devletini
yönetenAydınlar M.F. Köprülü’nün
deyimiyle “Halktan ve halka ait şeylerden ayrılmayı şeref bilen” kişiler halindedir.
İslam
öncesi Türk toplumunda yoksulu da zengini de bilgesi de Oğuzca yani Türkçe
konuşuyordu Türkler aynı dili konuşuyordu.
Büyük Selçuklu devletinin kuruluşuyla “Yüksek soydan olanlar için Türkçe
konuşmanın yakışık almadığı” bir dönem başlamıştı.
Tarih hakim bir milletin devlet Kurduğu
ülkelerde yaşayan dilleri benimseyerek, kendi anadilini unuturcasına bu yeni
lisanlarla ilim ve edebiyat eseri meydana getirmeye çalıştığını hiç bir zaman
hiç bir yerde bilhassa böylesine geniş ölçüde kaydetmiş değildir.
Türkmenleri, Selçuklu devlet düzenine
boyun eğdirmeyen sultanların, düzeni sağlamak için buldukları bir çözüm, Türkmenleri
uçlara göndermekti.
Bizans ile Savaşlar
Ne var ki, Büyük Selçuklu Devleti, batı
sınırları dışında İslam devletleri ile çevriliydi. Batıda ise Bizans
bulunuyordu.
Her ne kadar Türkler küçük gruplar
olarak birkaç yüzyıldan beri Anadolu’ya gelip yerleşmekte iseler de, bu
yerleşim bir sızma biçiminde idi.
Anadolu Bizans Valilik sistemine tabi genelde
Hristiyan Türkler yaşamaktaydı Anadolu Türkmenleri gönderebilecek tek yer
durumundaydı.
Bunun için Bizans’ın direncinin
kırılması gerekiyordu. Bizans’ın direnci kırılmalıydı ki, Anadolu’nun kapıları
Türklere açılabilsin.
Böylece Selçukluda Türkmen Oğuz halkı ile
Devletin çatışması bitecek Selçuklular bu “nizamı ihlal edici unsur” dan büyük
ölçüde kurtulabilecekti.
Şimdi, Selçuklu tarihçisi Prof.
Dr.Mehmet Altay Köymen’in 1071 Malazgirt zaferinin sonucunu nasıl
değerlendirdiğine bir göz atalım:
“Fakat, kazanılan zaferle yapılan anlaşma karşılaştırıldığı zaman şartların ne kadar hafif olduğu derhal dikkati çekmektedir...
Alp Arslan, neden bu kadar hafif şartlarla bir anlaşma yapmıştır? Askeri teşkilattan mahrum hale gelen Bizans’ı ortadan kaldırmak mümkündü.”
Prof.Dr. Semav Eyice ise önce:
“Geleceği çok karanlık bir imparatorun kabullendiği bu antlaşmanın uygulaması aynı derecede şüpheli” diyerek Alp Arslan, cömert bir şövalye asaleti ile canını bağışladığı ve yurduna dönmeye bıraktığı Romanos’a ne derece güveniyordu? Diyerek , Malazgirt zaferinin gerçekte zihinlerde uyandırması gereken soruyu dile getirmektedir.”
Alparslan Anadolu’ya girebilir hiçbir
direnç ile karşılaşmadan Bizans’ı alabilir Tüm Anadolu’nun ve Balkanların
hükümdarı haline gelebilirdi.
Alparslan'ın karşısında ordu
kalmamıştı. Yendiği kişi İmparatordu ve Bizans’ın yeni bir ordu kuracak ne
imkanı ne de mecali kalmamıştı.
Alparslan'ın yendiği Bizans zaten
Valilik sistemi ile idare ediliyordu Anadolu ise tamamıyla bir Türk Yurdu
halindeydi. Neden ilerlemedi?
Neden Alparslan Anadolu’ya dahi gitmedi
ve uygulanabilirliği belli olmayan basit bir anlaşma ile yetindi?
Hele 1072 yılında Diogenes ölünce “Anadolu
elden çıkmış sayılabilirdi. Yol Selçuklulara açıktı ve karşılarına dikilebilecek
irade kalmamıştı."
Türkmen Olayları
Türkmenler maruz kaldıkları
dışlanmışlığın etkisiyle arada bir yönetime baskı yapıyorlar yönetimden pay
istiyorlar isyan ediyorlardı.
450 yıl sonra Türkmenlerin Osmanlıdan
haksızlık ve zulümden kurtulmak için yaptıkları isyanların benzerini Türkmenler
Selçukluya yapıyordu.
İranlılaşmış yöneticiler Türkmenler
maruz kaldıkları dışlanmışlığın etkisiyle arada bir yönetime yaptıkları
baskıdan kurtulmak istediler.
Bunun için plan yaptılar ve Malazgirt
Savaşı sonrasında Oğuzları Anadolu’ya yönlendirerek onlardan kurtulmak
istediler.
İranlı yöneticiler öngörülerini
Alparslan’a açmışlar Alparslan uygulanabilir görmüş Oğuz beylerine Anadolu’yu
fethetmelerini buyurarak:
Alparslan Selçuklu ile ihtilaf yaşayan
Oğuz-Türkmen beylerine “ARSLANLAR KAPLANLAR GİBİ UÇUNUZ YER VE YURT EDİNİNİZ”
demiştir.
Oğuzların kalabalıklar halinde
Anadolu’ya gelişinin asıl sebebi Oğuzlardan Kurtulmak isteyen İranlı
yöneticilerin Alparslan'a olan etkisidir.
Selçuklu Tarihi
Arkadaşlar Selçuklu tarihini
incelediğimizde Osmanlı Devletinin yaptıklarını yapan Kendisi Türk ancak Türk'e
karşı hükümdarlar görüyoruz.
Selçuklular, daha sonraki
Sâmânî-Karahanlı çatışmalarında hep yanlış bir safta yer alarak, Fars
Sâmânîlerin saflarını doldurmuşlardı.
Karahanlılar Sâmânîleri o kadar çok
ezdi ki neticede Fars denilen bir şey kalmayacaktı. Her seferinde Selçuklular
Samanilere yardım etti.
Neticede Fars Samaniler o kadar
zayıfladı ki Samanilere yardımın Selçuklulara kendilerine hayır getirmeyeceğini
idrak ettiler.
Selçuklu beylerinin son Sâmânî emîrine
yardım etmeyi reddetmeleri sebebiyle Karahanlılar Mâverâünnehr'de mutlak
hakimiyet sağlamışlardı.
Sâmânîler aradan çekildikleri için,
etnik yükseliş safhasındaki üç Büyük Türk Devleti Çinden Ön Asyaya hakim ve
sözü geçer haldeydi.
Sâmânîlerin yıkılmasından sonra tüm
toprakları Karahanlılarm eline geçtiği için, Selçuklular Buhara civarındaki
topraklarda kalamazlardı.
Karahanlılarla Gazneli Mahmud'un
münasebetleri de dostane olduğu için, iki güçlü Türk devleti arasında kalmak
Selçuklmuların sonu olabilirdi.
Bu yüzden Arslan Yabgu Mâverâünnehr'de
bir kenara çekilerek, hiçbir şeye karışmadan, olayların gelişmesini beklemeye
başlamıştır.
Selçuklular Tarih Sahnesine Nasıl Girdi
?
Bir kanarda bekleyen Arslan Yabgu
öylesine güçlenir ki Cüzcanî:
"Onun celadetinden,Türkistan melikleri ve Afrasiyab oğulları korkardı"der.
Cüzcanî:
"Selçuk oğlu (Arslan) öyle bir mertliğe (yani mertebeye) erişmiştir ki,o Havadaki kuş, ovadaki ceylan onun okundan kurtulamazdı."der.
Aslan Yabgu şöyle demişti:
"Sultan Mahmud'un filleri varsa, bizim de oklarımız vardır. Oklarımızla onun askeri delik deşik edilebilir."
Daha sonraki günlerde Sultan Mahmud
Arslan Yabgu'yu otağına davet eder ve onu bir hileyle tutuklatıp Hindistan'da
Belencer kalesine gönderir.
Böylece Selçukluların idaresi Tuğrul ve
Çağrı beylere kalır. Nedense Tuğrul ve Çağrı beyler amcalarını kurtarmak için
gayret göstermezler.
Türkmenler oğlu Kutalmış’ın sevk ve
idaresinde bir iki defa Arslan Yabgu'yu kurtarmaya teşebbüs edecekler bunlardan
bir sonuç çıkmayacaktır.
Büyük Selçuklu Yabgusu Arslan bey
Belencer kalesinde kahrından ölecektir.
Bir güç olarak ortayla çıkıldığı O
günlerde Tuğrul ve Çağrı beylerin ordusunda Halen İslamiyeti kabul etmemiş Oğuz'lar
bulunuyordu.
Selçuk ve oğullarının Müslümanlığı
kabul etmesine rağmen, beraberindeki Oğuzların dinlerini değiştirdikleri
konusunda herhangi bir kayıt yok.
Gazneli Mahmud'dan sonra Ali Tekin'in
de ölümünü Harezmşah Harun'un vefatının takip etmesi Selçukluları hayli güç
durumda bırakmıştı.
Selçukluların Ceyhun'u aşarak Horasan'a
girmekten başka çareleri yoktu. Kendilerine tâbi pek çok Türkmen'in orada
bulunmaktaydı.
Oğuzların Aldatılması Olayı
Ebulgazi Bahadır Han "Oğuzlar
aldatıldı" diyor "Selçuklular, kardeşlerine, kardeşiz deyip/yurda ve
halka hizmet etmediler." Diyor
Karahanlı,Gazneli ve Harzemşahlar ve
devlet olma yolundaki Selçuklu Beyliği elele verip güç birliği kurmak yerine
birbiriyle savaşmışlardır.
Selçuk oğulları Gazneli Devleti ile Ağustos
1035'te bir anlaşma ile Gazneli Devleti, Selçuklu beylerine hil'at, menşur ve
sancak vermiştir.
Gaznelilerle yaptıkları anlaşmayla
Selçuklular meşru bir güç hâline gelmişler ve devlet kurmak üzere önemli bir
adım atmışlardır.
Gazne ile anlaşmalarına rağmen
Selçuklular akınlara başlamış ve 1036 yazında Gaznelilerin düşmanı olan
Harzemşah İsmail'le anlaşmışlardır.
Gazne Sultanı Mesud, Horasan
vilâyetini, Selçuklu akınlarından korumak için Selçukluların üzerine 15.000
kişilik bir ordu göndermiştir.
6 Ekim 1037'de Sultan Mesud'un
Hindistan'daki Hansi Kalesi'ni fethetmek üzere gitmesi üzerine Selçuklular Tâlekân
ve Fâryâb'ı yağmalamışlar. Sultan Mesud, Hansi Kalesi'ni fethederek 1038
yılında Gazne'ye döndüğünde Selçukluları Gazne ordusuna karşı çete savaşı
içinde bulmuştur.
Çağrı Bey'in gayreti ve taktikleriyle
Selçuklu kuvvetleri Gazneli ordusunu ağır bir yenilgiye uğratmıştır.
Bu zaferden sonra, Gaznelilerden
bağımsızlıklarını aldıklarına inanan Selçuklular, kendi devletlerini kurmaya
karar vermişlerdir.
Çağrı Bey'in Merv'i, Tuğrul Bey'in
büyük kağan olarak Nişâbur'u yönetmesi için aralarında anlaşmışlardır.
Haziran 1038'de Tuğrul Bey'in adına
Nişabur'da hutbe okunmuş ve Tuğrul Bey, 4.000 atlısıyla Gazne Sultan'ı Mesud'un
tahtına oturmuştur.
Gazne ve Selçuklu orduları 22 Mayıs
1040'ta savaşa girmişlerdir. Gazne ordusu savaşarak Merv'in G.Batısında
Dandanakan Kalesi'ne ulaşmıştır.
Selçuklular Dandanakan Kalesi
çevresindeki su kaynaklarını kullanılmaz hale getirdiklernden Hassa ordusundan 370
kişi Selçuklulara katılmıştır.
24 Mayıs 1040'ta susuzluktan bitkin ve
disiplini bozulmuş Gazne ordusu yenilmiş Sultan Mesud,az sayıda askerle Berkdiz
Kalesi'ne sığınmıştır.
Selçuklular, Horasan'da bağımsız bir
devlet kurmuşlar Karahanlı Hük.Bögü Tegine fetihnâmeler göndererek zaferlerini
anlatmışlardır.
Türk devlet yönetme geleneğine
uyarakTuğrul Bey "Sultan" sıfaüyla Nişâbur'u alarak batıya, Irak
tarafına gitmiştir.
Çağrı Bey "Melik" ünvanıyla
Ceyhun/Amu Derya Nehri'yle Gazne arasındaki bölgeden, Musa Yabgu, Büst, Herat
ve Sistan'dan sorumlu olmuştur.
Selçuklu aile¬sinden İbrahim b.Yınal'a
Kuhistan, Arslan Yabgu'nun oğlu Kavurd'a Kirman bölgesinin yönetimi verilmiştir.
Çağrı Bey, h1040 yılında Belh şehrini
almış Merv şehrini merkez yapan Çağrı Bey,1042-43 yıllarında Harezm'i Selçuklu
topraklarına katmıştır.
Çağrı Bey ve oğlu Alparslan
Gaznelilerle savaşmayı uzun bir süre sürdürmüş ve 1059 yılında barış
yapmışlardır.
1050 yılında Karahanlı hükümdarı Arslan
Han Ceyhun'u geçtikten sonra karşılaştığı Alparslan'a yenilmiş ve ülkesine geri
çekilmiştir.
Selçuklu Devleti'nin kuruluşunda ve
gelişmesinde önemli rol oynayan Çağrı Bey, 1060 yılında yetmiş yaşında Serahs
şehrinde vefat etmiştir.
1064 yılında vefat eden Sultan Tuğrul
Bey'in kendi çocuğu olmadığı için Çağrı Bey'in oğlu Süleyman'ı veliaht tayin
etmiştir.
Ancak, Çağrı Bey'in oğullarından
Alparslan ve Kutalmış,Musa İnanç Yabgu, Süleyman'ın hükümdarlığını tanımamışlar
Alparslan tahta oturmuştur.
Tedbir ve tavsiyeleriyle Alp Arslan'm
dikkatini çeken Nizâm'ül-Mülk, 7 Aralık 1063'te Selçuklu veziri olmuştur.
Halife 9 Nisan 1064'te Bağdat'ta Sultan
Alp Arslan namına hutbe okutarak sultanlığını onaylamıştır.
Pers Vezirler
Hunlar ve Gök- Türklerin Çin asıllı
hatunlardan çektiğini, Selçuklular Pers asıllı vezirlerden çekiyorlardı.
Selçuklu İmparatorluğu'nun kuruluşundan
Osmanlı İmparatorluğu'nun kuruluşuna kadar gelip geçen vezirlerin hemen tamamı
Pers asıllıdır.
Hunların ve Gök-Türklerin Çin
topraklarına seferler düzenlemelerine karşılık " Çinliler intikamlarını
kızları vasıtasıyla almışlardı.
Persler ülkelerinin istila edilmesinin
intikamını Türk sultanları emrine verdikleri vezirleri, katipleri, şair ve müzisyenleriyle
almışlardır.
Bu Pers vezirlerin katkısıyla Tuğrul
Bey'le kardeşi İbrahim Yınal'ı ve öz amcaoğlu Kutalmış'ı yay kirişiyle
boğdurtacaktır.
İbrahim Yinal ile Kutalmış’ın isyanı
arasında tek bir fark vardır ki, o da Kutalmış’ın sırtını yalnızca Türkmenlere
dayamış olmasıdır.
Büyük Selçuklu veziri(!) Nizam -- ül
Mülk, ünlü Siyasetname’sinde Türkmen meselesinin çözümü için şunları önerir:
Nizamül Mülk "Sayıları büyük olan
Türkmenler Sultan ile aynı kandan aynı soydan geldikleri için Selçuklu Hanedanı
üzerinde hakkı vardır."
Nizam-ül Mülk "Türkmenlerin ileri
gelenlerinin oğullarından 1000 kadarı kölelere uygulanan yöntemlere boylarından
alınmalıdır"der.
Büyük Selçuklu Devletinin en büyük
sorunu Türkmen Meselesi olmuş tur. Bunun sebebi İranlı yöneticilerdir
Türkmenleri dışlamışlardır.
Türkleri kendi kurdukları devletti köle
statüsüne sokmak istemişler bunu vezirleri Nizam-ül mülk ünlü Siyasetnamesinde
açıkça yazmıştır.
Selçuklular göçebelikten çıkarak yerleşik
medeniyet geçerken Pers hayranılığına yönelmeseydi şüphesiz “Türkmen Meselesi”
olmayacaktı.
Selçuklular içinde yaşadıkları içtimai
muhitin ve hakim oldukları halk kitlelerinin isteyerek veya istemeyerek
--tesiri altında kalmışlardır.
Selçukluların İranlıları tercihi
neticesinde kurdukları devlet tedricen yerleşik İran halkının devleti haline
gelmiş Türkler dışlanmıştır.
Büyük Selçuklu Hükümdarı Tuğrul Bey,
Arap - İran Alemi ile kaynaştığı ölçüde bir Oğuz beyi, Türk başbuğu olmak
niteliğini yitirdi.
1058 yılında halifeye doğunun ve
batının Sultanı olarak ilan ettiren Tuğrul bey aynı zamanda Halifenin resmi
temsilcilği ünvanını da almıştı.
Daha önce Şamanist ögeler taşıyan Türk
Başbuğunun oturduğu Saray ve çevresi Arap - İran kültürü ile karışık İslami
inanış biçimine yöneldi.
Selçuklu da artık yaşama ve inanış
biçimi nedeniyle aşağılanan Türkler'in devlet içinde istenmediği yeni bir dönem
başlıyordu.
Bu yeni dönemde Selçuklu Sultanları
Türk olduklarını hatırlamaz oldular Adları Türk idi ancak Türkleri alacakları
vergi ile hatırlıyorlardı.
Nitekim Ünlü Selçuklu Tarihçisi Prof.
Dr. Mehmet Altan Köymen Büyük Selçuklu Tarihi isimli eserinde şöyle diyor :
"İranlılaşmış Selçuklu sultanları,İran’ı Türkleştirmediler.Zaten böyle bir niyetleri de yoktu.Tam tersine kendi istekleriyle İranlılaştılar"
"Öte yandan Türkmenler Anadolu’yu gerçek anlamı ile Türkleştirdiler. İşte Türkmenlerin Türk tarihini meydana getiren eserleri budur” diyor.
Arkadaşlar Türkler sürekli zulme
uğramıştır ancak Türk tarihinde sahnede kalmayı başarabilenler devşirilenler
değil Türk Milletidir.
Fars kültürünün tesirinde kendi ırkını
unutan Selçuklu sultanları devletin kurucusu Türkleri Nizamı ihlal edici unsur
halinde”gördüler.
Selçuklu Tarih Sahnesinden Siliniyor
Selçuklular, Türkmenlere yaptıkları
baskıyı sürekli artırmşlar,neticede Türkmenler kendi kurdukları devleti tarihin
sahnesinden silmişlerdir.
Hep büyük Selçuklu devleti tarihinden
bahsedilir ancak nasıl yıkıldığından bahsedilmez Acaba neden nedeni çok acıdır !
Büyük Selçuklu devletini yıkan çok ağır
baskılar ve büyük haksızlıklar altında kalan bu baskılar sonucu yaşam kaygısına
düşen Oğuzlardır.
Son Selçuklu hükümdarı Sultan Sancar
bir oturuşta beş gün şarap içiyor, bir köleye bir yılda 30.000 koyun ve 700.000
dinar ihsan ediyordu.
Devletin kör baktığı Oğuzlar ise saraya
yılda 24.000 koyun vererek yarı aç, yarı tok yaşamlarını sürdürmek
zorundaydılar.
Sultan Sancar’ın tahsildarı Oğuzlardan
koyunları almaya gittiği bir sırada onlardan rüşvet istemesi yıkılışa giden
yolun başlangıcı oldu.
Oğuzlar tahsildarı öldürdüler. Olayın
geçtiği yörenin Valisi İmaüddin Kamac, Merv’e Sultanın yanına giderek Sultan
Sancar'ı kışkırttı.
Valisi İmaüddin Kamac Oğuzların bu
eyleminin devlete karşı olduğunu söyleyerek onları yola getirmek için yetki
aldı.
Artık Oğuzlar Selçuklu hükümdarına
24.000 yerine 30.000 koyun ödeyeceklerdi. Bu Sultanın' Sancar'ında kölesinin de
işine geldi.
Kamac büyük bir ordu ile Belh’te
Oğuzların üzerine yürüdü ancak bu savaşta ordusu yenildi. Kendisi ve oğlu ise
öldürüldü.
Gazaba gelen Sultan Sancar’ı etrafı
daha da körükledi. Sultan Sancar Oğuzlar üzerine sefer düzenlemeye karar verdi.
Oğuzlar Sultanları ile savaşmak
istemiyor neleri varsa toplayarak 100.000 dinar’a çeviriyor ve 1000 köle de
yanında vererek sulh istiyorlardı.
Oğuzların bütün barış girişimleri saray
erkânı Pers yöneticilerin Sultan’a yaptıkları baskı neticesinde sonuçsuz kaldı.
1153 Nisanında Oğuzlar çoluk ve
çocuklarından kurdukları orduları ile Sultan Sancarın düzenli ordusu karşısında
savaşmak zorunda kaldılar.
Oğuzlar Sultan Sancar'a temsilcileriyle
geldiler :
"Bizim Sultanımızsın kendi kurduğumuz devletin yıkılmasını istemeyiz savaşmayalım"dediler.
Sultan Sancar:
"Düzeni ihlal ettiniz cezalandırılacaksınız"
dedi Savaşı kaybeden Sultan Sancar
oldu. Sultan Sancar Oğuzların eline esir düştü.
Bündari Sancar’ın Oğuzlara esir
düşüşünü şöyle anlatır:
“Guzların Emiri atından indi ve yer öptü.Sencer’in atının dizginini tutarak dua etti. Senin idarecilerin yüz yıldır eza cefa ettiler, tebaaya iyi bakmasını bilmediler Sen devletimizin başısın sözünü dinleriz"dedi.
Oğuzların bu iyi niyetine rağmen İranlı
yöneticiler onları horladılar Oğuzlar yönetime el koydular.
Oğıuzlar tutsak hükümdar Sultan
Sancar’ı da yanlarında sürükleyerek İran kültürünü benimsemiş şehirlerini bir
bir yıktılar.
Yıllardır süregelen ezilmişlik kanlı
bir intikama dönüştü. Türk’e,Türk milletine kasteden Türk’lere eziyet eden kim
varsa öldürüldü.
Katliamlar sona erdiğinde her dört
kişiden biri hayatını yitirmiş İran topraklarında Fars unsur neredeyse
kalmamıştı.
Farslıların maruz kaldığı hadiseler
devleti kurduğu halde köle bile olamayan Oğuzların yüzyıldır uğradıkları zulmün
neticesiydi.
Türkler yüzyıldır çektikleri acıların
intikamlarını almışlardı ancak geride Selçuklu İmparatorluğu diye bir şey
kalmamıştı.
Şarap Muhabbeti
Şarap muhabbetinde kendisine eşlik eden
bir köle ile zorba ve ahlaksız bir vergi tahsildarı yüzünden şuursuz bir
harekete girişmek yerine, Selçuklu sultanı zamanında Türkleri dışlamasa, devlet
yönetiminde ve nimetlerin taksiminde pay verseydi, tarihin seyri de bir başka
olacaktı.
Ne Harezmşah Atsız’ın ne de o sırada
Selçukluları metbû tanıyan Karahanlılarm, Gurluların, Bavendilerin, Sistan'da
hakim Saffaroğullarmın Irak Selçukluların ve nihayet halifelik merkezinin
Sultan Sancar'ı kurtarmak için kıllarını bile kıpırdatmamaları oldukça dikkat
çekicidir.
Sadece Harezmşah Atsız’ın ufak bir
gayreti görülmüştür, Onun niyeti de Sultan Sancar'ı kurtarmak değil, Selçuklu Devleti'ni
ele geçirmekti.
İki yıllık bir esarettin sonra Sultan
Sancar serbest bırakıldı. Oğuzlar obalarına döndüler ancak Türk'ün gazabını
dünyaya göstermiş oldular.
Sultan Sancar'ın devleti tekrar
toparlama gayretleri bir sonuç vermedi 1157 yılnda ölümüyle Selçuklu
İmparatorluğu tarih sahnesinden çekildi.
Oğuz-Türkmenler kendi elleriyle
kurdukları devleti, başlarındaki yöneticilerin kendilerine yabancılaşması
yüzünden, kendi elleriyle yıktılar.
COMMENTS