TÜRK ÇOCUKLARININ BEYNİ NASIL YIKANIYOR!! Sadece bu kadar olsa iyi, zamanında kendisine Türkçü süsü vermiş, ancak Türk çocukların...
TÜRK ÇOCUKLARININ BEYNİ NASIL YIKANIYOR!!
Sadece bu kadar olsa iyi, zamanında kendisine Türkçü
süsü vermiş, ancak Türk çocuklarını milliyetsizleştirmede görevli kişiler
nerede bir topluluk, dernek, vakıf, siyasi parti dini cemaat varsa ya birinci adamı ya ikinci adamı olarak
o kurum – kuruluşlarda hemen yerlerini alıyorlar. Hatta düşmanı dışarı da
aramaya da gerek yok. Düşman Türkçülüğü temsil mevkilerini ele geçirmiş ve
Türklerle – Türkçülerle savaş halinde!!!
Mesela sıkıştığında Türk olmadığını söyleyen bu ülkede
Kültür Bakanlığı dahi yapmış Türk dünyası ile ilgili üst düzey – türlü çeşitli
faaliyetler yürüttüğünü gördüğümüz bir muhterem zat “TÜRK OLMAK” isimli
bir kitap yazmış. Bu kitap Türk gençleri
tarafından “TÜRK OLMAK” adına okunuyor. Ne yazık ki yazılan kitabın “TÜRK
OLMAK”la adının dışında hiçbir ilgisinin bulunmadığı okununca
anlaşılıyor...
Kitapta ismi zikredilen bir Hazret(!), Hayatta birinci
öğüncünün Kürt olmak olduğunu ifadeden çekinmeyecek kadar pervasız bir
ittihatçı ve Abdülhamid düşmanı ... Oğuzların Kayı boyuna mensup bir Yörük
olmanın gururuyla Söğüt şölenlerini ihya eden - canlandıran Sultan II
Abdülhamit’e “Ganere” diye hitap
edecek kadar kendini çukurlaştıran “cifirci” ve şuurlu bir gavmiyetçi
bir din adamı olan Bediüzzaman Said-il Kürdi; .. “İki mektebi musibetin
şahadetnamesi ve divan-ı Harb-i Örfi”
isimli risalesinde “ Ey Asuriler ve Keldaniler zamanında pişdar
Rüstem-i zal ve Selahiddin-i Eyyubi’nin
torunları aslan Kürtler 500 senedir uykudasınız uyanın artık
sabahtır...” şeklin de “Ebna-yı cinsine” çağrıda bulunuyor ve Bediüzzaman Said-i Nursi [1] “TÜRK
OLMAK” isimli kitapta övülen isimler arasında.
Amerika’nın kendi yarattığı canavar olan Taliban’ı
“Talebeler” diye öven, A.B.D. tarafından Türk çocuklarını şuursuz ve
milliyetsiz insanlar haline getirmekle görevlendirilmiş, Ekümenlik iddiasında
bulunan Ortadoks Rum Patriği Bartelemosun ve katoliklerin papasının –
Vatikan’ın yakın dostu, Abant Platformunun mimarı, halen A.B.D. C.İ.A’nın
muhafazasında bulunan ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin de halen
anlayamadığımız sebeplerle bir türlü getiremediği Fakir Hocaefendi’den “Türk
olmak” isimli kitapta övgüyle bahsedilen, Türk çocuklarına Türklük şuuru
yerine onları milli şuurdan uzaklaştıran – mankurtlaştırmaya çalışan, “TÜRK
OLMAK” la adının dışında hiçbir alakası bulunmayan bu kitap, bize göre Yüksek
Türk Kültür ve Medeniyeti ve Türklük şuuru ile hiçbir alakası
olmayan sanki maksatlı yazılmış bir kitaptır.
Türk milletine mensubiyet şuuru taşımayan, Türklük
şuurundan yoksun kişilerce “Türk Olmak” kitabı yazılmaz. Türklük şuuru
taşıyan bir kişi ise iki ağlayıp bir söyleyen, sözde din adına Türk çocuklarını
milliyetsizleştirme görevi üstlenmiş kişilerin arkasından gitmez, gider veya
onu lanse ederse Bu da onun gibi vazifeli mi acaba diye Türk çocukları
kendisine şüphe ile bakar.
Ne yazık ki piyasa böyle kitaplarla dolu. Türk
çocukları bu ve buna benzer kitaplarla kimliksizleştiriliyor,
milliyetsizleştiriliyor ve nerede ise,
Türk düşmanlarına özenti duyar hale getiriliyor.
Türk Olmak’ı okuyarak başlıyor bir süre sonra dış
mihraklı cemaatlerin, kirli teşkilatların kucağına itiliyor.[2]
İtildikleri cemaatların tepesinde Amerikancı –Bölücü organizasyonlar var. Bu
milletin sahibi aslisi Türk çocukları Cemaat - tarikat görüntüsü altında beyin
yıkama operasyonuna tabi tutuluyorlar.
Batı
da Türkmen Yörüklerin ağırlıklı olduğu bölgelerde halis Türk çocuklarının
beyinleri Fakir Hocaefendi’nin[3]
müritlerince uyuşturulurken Güneydoğuda ki bazı vatandaşlarımız ise A.B.D. iş
birlikçisi, PKK’nın askeri - Türk
düşmanı olarak yetiştirilmektedir.
Bu
hepimizin gözlerinin açılmasını sağlaması gereken bir çifte standart değil
midir ?
Taner
Ünal Mart 2003
[1]
Said-i Kürdi cennetmakan Abdülhamit Han’a kızgınlığının
sebeplerinden biriside Sultan II Abdülhamit’in talimatıyla akıl hastanesine
kapatılmış olmasıdır. Tarihin
penceresinden yakın tarihimizdeki bir hadiseyi size anlatmak istiyorum.
Sultan
Abdülhamit Cuma Selamlığına geldiğinde faytonunun arkasındaki mektup kutusuna
halk tarafından çok acil ve çok önemli konulardaki dilek, öneri, istek veya
şikayet zarfları atılır. Bu zarflar fevkalade işlerin görüşüldüğü bir masada
üst düzey yetkililerinden oluşan bir heyet tarafından selamlık dönüşü
incelenir, hemen konunun çözümü için gerekli işlemler yapılırdı. Çözülemeyen
konular ise bizzat padişaha iletilir onun emri ile çözülürdü.
Bir
Cuma selamlığı dönüşünde açılan bir zarftan “Doğuda Kürtçe tedrisat istiyoruz Kürt eşrafından Molla Said-i Kürdi “
yazısı çıktı. Konu derhal padişaha iletildi. Sultan Abdülhamit Said-i Kürdi’nin
getirilmesini emretti. Kürdi Hazretleri kendisine “molla” ünvanı verdiği için saygıda kusur edilmeden Padişah
huzuruna getirildi. Abdülhamit Han o dönemde genç bir adam olan Said-i Kürd-i hazretlerine dönerek
“Evladım bir isteğinmi var?”diye
sorar
“Evet! Doğuda Kürtçe tedrisat yapan okullar istiyorum”
“Duyamadım bir daha sesli bir şekilde
söylermisin?”
Sultan’ın
huyunu bilenler onun kızdığını ve bir nevi susması için böyle konuştuğunu
bilirler. Ancak Said-i Kürdi (Sonradan Nursi) Hazretleri susmaz ve küstah bir
edayla yüksek sesle bağırır.
“DOĞUDA KÜRTÇE TEDRİSAT YAPAN OKULLAR
İSTİYORUM!!!”
Sultan
Abdülhamit görevlilere döner “Bu genç’i
Toptaşı akıl hastalıkları bımarhanesine (hastanesine) götürün biraz dinlensin”der.
Böylece Said-i Kürdi (Nursi) Hazretleri akıl hastanesine kapatılır. Hemde
Padişahın emriyle.
İşte
Bediüzzaman Said-i Nursi(Kürdi) hazretlerinin özgeçmişi açıklanırken “Devrin padişahı tarafından üç ay
hapsedilir” dedikleri olayın içyüzü budur.
Yıl
1908. Rus Çarı ve İngiltere Kralı Reval’de buluşmuşlar ve Osmanlı’nın yıkılması
için elele vererek önce Abdülhamit’i ortadan kaldıracak bir plan
yapmışlardır.Bu planın uygulayıcısı İngilteredir. Bu planın bir gereği olarak
yaptığı kirli işler nedeniyle ceza almış ve Kıbrıs’a sığınmış Vahdeti isimli
bir meczup’u kullanarak din adına bir ayaklanma tertiplendi.
Derviş(!)
Vahdeti İstanbul’a gelerek Volkan mecmuasını çıkarttı. İttihad-ı Muhammedi
cemiyetini kurarak “Derneğin başkanlığına Peygamber Efendimizi getirdiğini”
ilan etti. (Akıl alacak bir şey değil)
Her taşın altından çıkan Said efendi işte bu
mecmuada “ Kürt Eşrafından Said--i
Kürd-i” adıyla yazılar yazarak halkı ve askerleri katliama sevk eden
gazetede yer aldı!!!
Neticede
31 Mart vakası patlak vermiş bir çok masum suçsuz günahsız insan öldürülmüş bir
çok asker ve vatandaşımız idam edilmiş ne hikmetse Said-i Kürdi hazretleri bu
işten tereyağından kıl çeker gibi sıyrılmasını bilmiştir.
İ.
Hami Danişment’in dediği gibi “31
Mart’ın neticeleri Türk tarihinde Malazgirt’in kazanılması kadar önemli
olmuştur. Birisi kuruluşun diğeri yıkılışın dönüm noktalarıdır.”
Sultan Abdülhamit’in tahttan indirilmesine ve
Türk tarihi için makus bir dönemin başlamasına sebeb olan, Kah teşkilat -ı
mahsusa da yer almış, kah bir takım bölücü faaliyetlerin içerisinde yer almış,
birinin ardından gitmenin Türk milliyetçiliği veya Türk Olmak ile ile bağdaşır
bir tarafını gösterebilir misiniz?
Bu
konuda çok yazabilirim. Ancak hakkın rahmetine kavuşmuş birinin arkasından kötü
laflar etmek bir mümine yakışmaz. Bu kadarcık söylediklerim ise gençlerimizin
aydınlanması içindir.
[2] Sayın Hulki
Cevizoğlu tarafından “Türk Olmak” adı altında bir kitap yayınlandı.
Sayın Cevizoğlu sevdiğim, saygı duyduğum başarılı bir programcıdır. Hepsinin
ötesinde benim tanıdığım Hulki Cevizoğlu vatansever bir Türk evladıdır. Kendisi
alınmasın bu yazımızda onu kastetmiyor, yayın hayatında kendisine başarılar
diliyorum.
[3] Bizi
en çok üzen konulardan biriside Atatürk’ün yetiştiği ocaklarda oturan ve
Türkçülük iddiasında arkadaşlarımızın
gaflete düşerek bu kişiye ödül vermeleridir.
COMMENTS