HANGİ SİSTEM HANGİ İDEOLOJİ ? Sevgili okurlar, Türk insanı İki yüz yıldır hamasi idealler, hiçbir zaman hiçbir derde de...
HANGİ SİSTEM HANGİ İDEOLOJİ ?
Sevgili
okurlar,
Türk
insanı İki yüz yıldır hamasi idealler, hiçbir zaman hiçbir derde deva olmamış
ideolojiler, çürümüş sistemlerle meşgul edildi. Milletçe bu yollarda koştuk –
koşturulduk. Anlatılanları, yazılanları mucizevi reçeteler sandık. Ne yazık ki
bunların çoğu kasıtlıydı. Bunların arkasında bizi Türklük şuurumuzdan- Milli
birlik ve bütünlüğümüzden uzaklaştıracak karışık, karmaşık ve karanlık hesaplar
olduğunu acı tecrübeler sonucu öğrendik.
Türk
çocukları birbirlerini öldürürken, sakat kalırken veya hapislerde çürürken
Türkiye üzerinde hesapları olanlar zevkten dört köşe ellerini
ovuşturuyorlardı.
Yıllar
geçti oyunlar değişti. Türk çocuklarını milliyetsizleştirmek isteyenler taktik
üzerine taktik değiştirdiler.
12
Eylül mağdurlarını ve sahipsiz kalan gençliği sözde Milliyetçilik adına milliyetsizleştirdiler.
“Her şey Türk için Türk’e göre Türk
tarafından” diye söze başlayanlar, iki ağlayıp bir söyleyen Fakir Hoca
Efendinin, Şeyh Raşid Efendinin dergahlarında – menzillerinde veya kendisine
Bediüzzaman lakabını yakıştıran Said
Kürdi Efendi hazretlerinin
risalelerini hatmederek nura gark oldular(!)
12
Eylül sonrası hapishanelerde milli bir dergi bulmak mümkün değilken, ortalık bu
günkü şikayet edilen ortamı hazırlayan kitaplardan geçilmiyordu.
Milliyetçiler
üzerinde öyle oyunlar oynandı ki bir gün geldi İbda-C, Aczmendi veya
Hizbullahçı olduğunu söyleyenler bile eski ülkücü olduklarını söyler hale
geldiler.[1]
Son
30 yıllık Türk siyasi hayatında Türk
Milliyetçiliğini iktidara taşıma mücadelesi veren siyasi kadro
dahi iktidara ortak olarak -
ithal bakan kanalıyla dışarıdan aldıkları talimat üzerine - 15 günde 15 yasa
çıkarılmasına, iktidar kalma pahasına, istikrar - uyum adına vesile- vasıta
oldular. [2]
Dünün
68 ve 78 kuşağı solcularının çoğu bu günün Çiçek Pasajı Entellerine, Döneklere,
2. Cumhuriyetçilere, Neo Osmanlıcılara, Bölücülere, Sözleşmecilere,
mozayıkçılara, A.B.D. ve A.B. çığırtkanlığı tellallarına dönüştü..
Ulusal
kavga yapan bir avuç Türk ve Türklük şuuruna sahip insanımız kaldı.
Bunların
bir kısmı (eski tabirlerle) sağcı diğer kısmı solcu.. Ancak hepsinin ortak bir
özelliği var..
Hepsi
de Türklük şuuruna sahip,
Hepsi
de Yüksek Türk Kültürüne gönülden sevgi ve saygı ile bağlı..
Türk’ün
halısı, çuvalı, kilimi, çadırı onlar için büyük anlam ifade ediyor..
Türk’ün
Ahşap, Çini, Demir, Bakır sanat ürünlerini incelerken gözleri doluyor,
göğüsleri kabarıyor..
Hepsi
Çanakkale, Sakarya sevdalısı..
Düşman
bağrımıza dayamışken hançerini, Türklerin birbirlerine sarılmaktan başka çaresi
kalmamıştır.
Artık
ideolojiler, izm’ler, sloganlar ve hamasetlerin devri bitmiş Türk milletinin
İstiklal savaşı ruhuyla yeniden uyanış dönemi başlamıştır.
Zaman
bir olma birlik olma zamanıdır.
Taner Ünal Ocak 2003
[1] Türkeli
gazetesini çıkarmak düşüncemizde bundan kaynaklandı. Yayın Kurulu ve
Gazetemizde Okurlara kıymetli hizmetler üreten Bilim ve fikir adamlarımızla
yaptığımız görüşmelerde Ortak görüş “Türkiye’nin kökü dışarıda olan
emperyalist faaliyetler neticesinde İstiklal savaşına doğru gittiği, yüksek
milli duygulara sahip Türk çocuklarının bile bir zaman sonra tarikatların
cemaatleri tuzağına düşerek Türklüğünden uzaklaştırıldığı, bu işlerin arkasında
dış güçlerin olduğu, Türklük şuuru kaybolursa Türkiye diye bir şey kalmayacağı”
şeklindeydi. Nitekim Türkeli gazetesi bizi dahi düşünemeyeceğimiz bir ilgi ve
sevgiye mazhar oldu. Milliyetçi yayın organları kerhen 3-5 bin satarken 70.000
haftalık satış rakamına ulaştık. 400 temsilcilik kurduk. Ancak Türkeli’nin
susması için her türlü entrikaya muhatap kaldık. Türkeli sustu ancak biz
susmadık. Bu gün Türkeli yok Yörtürk var yine sizlerle birlikteyiz..
[2] İMF - Dünya
Bankası ve diğer uluslar arası
kuruluşlara Türkiye’nin
çıkarlarını peşkeş çeken Türkiye’nin geleceğini ipotek altına sokanlara Türk
dilinin – Türk milletinin birliğini – Türk Devletinin üniter yapısını ortadan
kaldırmayı hedef alan, kültürel hakların tanınması dahil bir dizi kanuni
düzenlemeleri gece yarılarına kadar TBMM de nöbet tutarak çıkartılmasına Türk
milliyetçiliği iddiasında bulunarak alet vasıta oldular. Halbuki verilen
tavizlerin yapılan hataların işi nereye getireceği başından belliydi. “Efendim
neden bize yükleniliyor mecliste başka parti mi yoktu?” denebilir. Başkalarının
“Milli devlet” “Milliyetçilik” iddiası yoktu ki. Millet bu vahim dönemde sana
“Benim milli çıkarlarımı koru” diye görev vermiş. İktidarın nimet ve büyüsüne kapıl, bilerek
veya bilmeyerek Türk Milleti aleyhine
bir sürü iş yap sonrada şaşkın bir şekilde “Ülküdaşlarımız bize oy-rey vermedi. ” diye tarihi hatanı
tabandaki asil Türk milleti mensuplarına fatura etmeye çalış!!!
COMMENTS