CUMHURİYET KURULDUĞUNDA NE DURUMDAYDIK ? 1. Dünya savaşına girildiği yıllarda Anadolu ve Rumeli de bu günkü sınırlar içerisin...
CUMHURİYET KURULDUĞUNDA NE DURUMDAYDIK ?
1.
Dünya savaşına girildiği yıllarda Anadolu ve Rumeli de bu günkü sınırlar
içerisinde kalan - yaşayan nüfusumuz 12 milyon civarındaydı. Birinci dünya
savaşı sonunda bu rakam 8 milyona indi. Bu nüfusu da meydana getirenler genelde
yaşlılar, çocuklar, kadınlar ve sakatlardı. Nitekim 10. Yıl marşında “10 Yılda 10 Milyon genç yarattık her
yaştan ” sözleri bu nüfus eksikliğinin genç nüfusla giderilmesi sonucu Türk
milletinde duyulan büyük bir mutluluğun çığlığı gibiydi.[1]
1905-1918 yılları arasında sadece Yemende kaybedilen
asker sayımız resmi rakamlarla 1,5 Milyonun üzerindeydi. Bu rakama Arap
yarımadasında Suriye de Irakta ve diğer Arap topraklarında karınlarında altın
aranan ve Arap çeteleri tarafından kalleşçe arkadan hançerlenerek şehit edilen
Mehmetçikler dahil değildir. Atatürk’ü eleştiren yazılarıyla tanınan “Bozkurt” yazarı H.C. Armstrong “Türkiye Nasıl Doğdu” isimli
kitabının esaret yıllarında geçen bölümünde Arapların Türklere karşı takınılan
tavırları ve yapılan eylemleri şöyle anlatır:
“Ara sıra Türk askerleri geçiyor ve Bağdat’a gidiyorlardı. Araplar bunlara dikkat ediyor ve fırsatı buldukça onları öldürüyor veya soyuyorlardı. Bunun için yolda bir çok Türk askerinin cesedine rast gelmiştik. Bunlar yol üzerinde boğazı kesik bırakılmışlardı. Bu zavallıları Anadolu’daki karıları hevesle bekliyor, onlardan bir haber almak için çırpınıyorlardı. Kendilerine az yemek verilen, kötü yönetilen, perişan elbiseler giydirilen bu Türk askerlerinin serbestliği, bizim esaretimiz derecesinde kötüydü”[2]
İşte Türk nüfusu birde böyle eridi gitti.
Nitekim Atatürk İzmir de Halkla yaptığı bir açık
oturumunda nüfusumuzun azlığından yakınıyor ve şöyle diyordu:
“Bir kere insan bulmak lazımdır. Biliyorsunuz ki bizim memleketimiz Almanya’dan iki kere büyüktür. Almanya’nın iki mislidir. Halbuki Almanya’nın belki, 70-80 milyon nüfusu vardır. Bizim 8 milyon nüfuzumuz vardır. 80 milyon nüfusa malik olan bir memleketin iki mislinde 8 milyon nüfus vardır (yaklaşık). O halde bu koskoca memleketi bu 8 milyon işleyemez, işletemez..”[3]
1923 de Lozan görüşmelerinin kesintiye uğramasını
fırsat bilerek [4] Emperyalizme karşı koyduğu
tavrı milli bir tavır olarak şekillendirmek her il ve ilçeden 7-8 delegenin
katılımını sağlamak suretiyle toplanmasını sağladığı İzmir İktisat
Kongresindeki[5] konuşmasında şunları söylüyordu:
“Filhakika mazide ve bilhassa Tanzimat devrinden sonra, ecnebi sermayesi memlekette müstesna bir mevkie malik oldu. Ve ilmi manasiyle denebilir ki, devlet ve hükümet ecnebi sermayesinin jandarmalığından başka bir şey yapmamıştır. Artık her medeni devlet gibi, millet gibi, yeni Türkiye dahi buna muvafakat edemez. Burasını esir ülkesi yaptıramaz.” [6]
Bu gün yolumuzda var,
kamyonumuzda var, yetişmiş insanımızda var ancak Millet olarak Ulusal
çıkarlarımızı ifade etmek şuurundan, ulusal refleks göstermekten milletimizin
hak ve menfaatlerini açıkça her platformda ifade etmekte yavaş davranıyoruz.
Atalarımız insanlar tam bağımsız bir milletin evlatları olmanın şuuruyla imkanları
azda olsa başları dikti. Ancak bugün fındığımıza, Pancarımıza tütünümüze dahi
sözümüz geçmeyecek kadar egemenlik haklarımızdan yoksun bıraktırılmış bir
konumdayız.
[1] O kadar milli şuurdan yosun
hale geldik ki nüfusumuz 70 Milyon oldu ancak bir 75. Yıl marşı besteleyemedik
ve 10. Yıl marşıyla avunduk.
[2] H. C. Armstrong, Türkiye Nasıl
Doğdu?, Arma Yay. İstanbul Temmuz 1997, Sayfa: 13-14
[3] Sadi Borak, Türkiye’nin
Geleceği Üzerine İzmir’de Halkla Konuşma, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi S.
70-72 Temmuz-Eylül 1973, Atatürk’ün Resmi Yayınlara Girmemiş Söylev, Demeç,
Yazışma ve Söyleşileri, Halkevleri Atatürk Enstitüsü Araştırma Yayınları 2,
Ankara, 1980, Sayfa 187
[4] Atatürk Döneminde Türkiye
Ekonomisi Semineri 8-9 Haziran 1981 Prof.Dr. Yüksel Ülken s.61
[5] Döneminde Türkiye Ekonomisi
Semineri 8-9 Haziran 1981 Prof. Dr. Erol Zeytinoğlu s.57
[6]
Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri II, İzmir İktisat Kongresini Açış Söylevi, 17
Şubat 1923 Sayfa 112-113
COMMENTS