AVRUPA BİRLİĞİ VE ENDERUNİLER EL ELE.. A.B. sürekli güdümündeki medyayı kullanıyor ve Türk toplumu “A.B.’ye girebilmek için ön ko...
AVRUPA BİRLİĞİ
VE ENDERUNİLER EL ELE..
A.B. sürekli güdümündeki medyayı kullanıyor ve Türk
toplumu “A.B.’ye girebilmek için ön koşulun Kıbrıs’ ta Birleşmiş Milletler
planlarının kabulü olduğuna”başka bir seçeneğin kalmadığı yalanına
inandırılmaya çalışılıyor. Halbuki Türkiyede yaşayan ve bu ülkenin ekmeğini
yiyen suyunu içen hiç bir vatandaşımızın Avrupa hayranlığı, korkusu veya ön
yargısı ile, Büyük Türk Milletinin kaderini Avrupa’nın insafına emanet etmeye
hakkı yoktur.
Emekli Korgenaral Sayın Suat İlhan[1] da
isabetli bir teşhisle “Türkiye’nin Kıbrıs’ı gözden çıkarmadan AB üyeliğini
sürdürmesi, mevcut hukuksal ve fiziki şartlarda mümkün değildir.”[2]
Türkiye’de egemen konumdaki Enderuni Cumhuriyet
Soyluları ve diğer gayri milli unsurlar[3],
dışarıdakilerin içerideki uzantıları olarak onlarla birlikte hareket etmekte “Türkiye’nin
bir manda, tek yanlı bağımlı bir ülke olması” yolunda birlikte
çalışmaktadırlar. Türk milletinin karşı karşıya bırakıldığı bu durum şu anda
Türkiye'nin en büyük meselelerinden birisidir.
Basında –TV Siyaset Meydanları(!) düzenleniyor ve
Karen Fogg veya benzerlerinden aldıkları paralarla emperyalist batılı düşmanın kılıcını sallayan
maaşa bağlanmış tüm yanaşmalar konuşturuluyor.
Sürekli A.B. lehine gündem oluşturuluyor, K.Kıbrıs’ın,
K.K. Türk Cumhuriyetini, Kıbrıslı Türklerin – Türk milletinin, Türk devletinin
ve Türkiye'nin Milli çıkarlarını bir abide gibi koruyan Devlet Başkanı Sayın
Rauf Denktaş’a hücum ediliyor. Sanki Türkiye savaş kaybetti de masa başında ödün
vermek zorunda bırakıldı gibi bir Medya terörü estiriliyor.
Nitekim İkinci Cumhuriyetçiler, Sözleşmeciler,
Mozayıkçılar, Etnik ayrımcılar,hülasa düne kadar Türkiye’yi parçalamaya çalışan
kalabalık güruh “Rumlar zengin biz fakiriz. Biz Kıbrıs’ı beslemeye mecbur
değiliz.” Veya “Kıbrıs’ın bu günkü içine düştüğü sıkıntının sebebi
Türkiye ve onun politikalarını destekleyen Denktaş’tır” diyorlar. Halbuki
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin bu gün yaşadığı sıkıntıların asıl sebebi
Ambargoyu koyan A.B.’dir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Türk milleti, 21.
Yüzyılın başında böyle devasa bir ihanet organizasyonun topyekun bir komplosu
ile ile karşı karşıya kalmıştır.
Önce Türkiye tarafından bir taviz veriliyor. Bir süre
sonra AB tarafından yeni bir yaptırım uygulanıyor. Bunu çözmek için yeni bir
taviz daha veriliyor. Verilmediğinde Batı –emperyalist güdümlü gayri milli
medya kuruluşları koro halinde veryansın ediyorlar!!! Yeni oyunlar, yeni
tuzaklar yeni yeni iktidarlar ancak değişen bir şey yok!!!
1920-1922 İşgal döneminde İngiliz sevenler derneği
mensuplarının yaptığı yayınları incelediğimizde bile bu kadar ihanete
rastlamıyor cereyan eden hadiseleri hayret ve ibretle izliyoruz.
Şu günlerde hükümet kültürel haklar – yerel
yönetimlerle ilgili düzenlemeler gibi konularda bir takım tavizler verme
peşinde..
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin üniter yapısını, Türk
milletinin milli birliğini bozmaya – dağıtmayı hedef alan bu gizli – açık
gayretlerin sahipleri bu eylemleriyle, Türk Devletinin altına bilinçli olarak
bir bomba yerleştirdiklerinin farkında değiller mi?
Bir Devleti, bir milleti birlik halinde tutmanın en
önemli unsurlarının başında dil birliği gelmektedir. Bu nedenle Atatürk temel
hedeflerinin Türkçe’yi Türkiye’ye hakim kılmak olduğunu söylemiş öldüğü güne
kadar bizzat dil ve tarih meseleleri ile uğraşmış, sahip olduğu mal varlığının
büyükçe bir kısmını ise Türk Dil ve Tarih Kurumlarına bırakmıştır.
Çünkü Türkiye ne A.B.D. ne de AB’nin silahlı
müdahalesi neticesi yıkılmaz. Ancak içten içe yıkılır ve öyle parçalanır ve
öyle yıkılır...
İktidar sahiplerinin mazereti “Batı’nın bize karşı
baskısı var, mecburen böyle davranıyoruz(!)” şeklinde!!!
Baskıyı davet eden sizsiniz. Sürekli Batı’nın iştahını
kabartacak yanlış politikalar izliyorsunuz. Batı neden başka bir ülkeye baskı
yapmıyor da Türkiye cumhuriyeti Devletine – Türk milletine baskı yapıyor?
Şimdi de yeni bir dayatma çıktı AB diyor ki: “
Türkiye A.B.den uzaklaşıyormuş.. Türkiye Ulus devlet modelinden vazgeçmeliymiş”
Batı nihayet gerçek yüzünü gösterdi..
Batı Lozan’da yapamadığını alenen talep noktasına
geldi.
Nedir bu AB’nin vaz geçilmesini istediği “Ulus
Devlet” ?
Tam Bağımsız, Hakimiyetin kayıtsız şartsız Türk
milletine ait olduğu Birlik ve bütünlük
içerisindeki – Üniter Türkiye Cumhuriyeti Devleti !!!
Batı’nın yıkılmasını istedikleri “Kemalist Ulus
Devlet” budur!!!
Biz Batılı emperyalistlerin nihai taleplerinin
neticede buraya varacağını çeyrek yüzyıldır yazıyor-söylüyoruz. Ancak bu güne
kadar talepler allandı pullandı millete yutturuldu.
Emperyalist Batı sabırsızlandı, biraz da küstahlaştı
ve çabuk bir an evvel neticeye gitmek için olmazı – olmazları istiyor!!!
Yoksa Türkiye bizim bilmediğimiz bir Dünya Savaşı
kaybetti de haberimiz mi olmadı!!!
“Efendim Batı bu sefer fazla ileri gitmiş olabilir, Onlar hep ister ancak biz istediklerinin hepsini vermez biraz biraz salam gibi doğrana doğrana verir onları avutur günü birlik politik yaşamımızı devam ettiririz” şeklinde bu güne kadar sürdürülen ve sürdürülmeye devam eden politikalar yanlıştır.
Enderuni Naylon vatandaşlar “Nasıl olsa A.B.’ye
girince Milli birlik ve bütünlük kalmayacak,Türk silahlı kuvvetleri güç
olmaktan çıkarılacak” diye seviniyorlar. Halbuki Türkiye'yi ileri
götürecek yapı Milli Devlet -Güçlü bir Ordu – Milli meselelerin idrakinde bir
iktidardır.
AB ciler “Türkiye’de yerel yönetimleri ademi
merkeziyet esaslarına göre yeniden düzenleyecek yasal değişiklikleri
gerçekleştirme” bahanesiyle yavaş yavaş devletin üniter yapısını bozma
peşindeler.
Bir ülkenin Milli birliğine
bütünlüğüne, onu millet yapan devlet yapan temel unsurlarına saldırmak Savaş
sebebi sayılacak kadar önemli bir davranıştır. Herkesi hadlerini bilmeye tutum
ve davranışlarına yeniden bir çeki düzen vermeye davet ediyoruz...
Sevgili okurlar
Osmanlı da böyle yıkıldı !!! Önce
tavizler verildi sonrada topraklardan vaz geçildi. Çerkes asıllı olmasıyla övünen bazı
tarihçilere göre Gürcü olduğu iddia edilen Mahmut Şevket Paşa’ da Hatıratında:
“11 Mart 1913 Salı günü öğleyin Harbiye Nezareti’nden Babıali’ye geldim. Kabine toplantısında İngilizlerin Kuveyt’ten başka Katar’a da tasallut ettikleri meselesi görüşüldü. ...Kuveyt ve Katar gibi çölden ibaret iki kaza yüzünden İngiltere ile ihtilaf çıkaramazdık. Bu ehemmiyetsiz topraklardan ne gibi bir istifademiz olabilirdi? Kuveyt ve Katar’ı İngiltere’ye bırakmaya ve zengin Irak vilayetlerimizle uğraşmaya karar verdim.”[4]
diyerek Kuveyt ve Katar gibi “iki lüzumsuz kara parçasını”
İngiltere’ye verivermişti.
İngiltere Kuveyt ve Katar’ı aldı da
mesele bitti mi?
Bu hadiseden daha iki yıl geçmeden
Türkleri ortadan kaldırmak için dünyanın en büyük askeri gücünü Çanakkale’ye
yığdı. Başaramadı ancak birkaç yıl sonra İstanbul işgal, Anadolu taksim edildi.
Türk Milleti 10 yıl süren savaşlarda nüfusunun neredeyse üçte birini şehit
verdi. Türk Milleti Atatürk’ün önderliğinde olmazı başardı ve Tam Bağımsız” bir
devlet kurduk. 7-8 milyon yaşlı, sakat ve kocasını harpte kaybetmiş kadınlardan
ibaret bir ülkeden 70 Milyon dev bir
ülke haline geldik. Ancak 80 yıl önceki 7 –8 Milyonluk Türkiye’nin milli
şuur ve direncine sahip değiliz!!!
Son 65 senede bu kadar gerilememizin sebebi
Türkiye'nin Ulusal - Milli Şuura sahip olmayan, günlük politikaları bile takip
etmekten aciz insanların yönetimde bulunmalarıdır.
Taner Ünal Şubat 2003
[1] Sayın Suat
İlhan Türkiye’nin stratejik durumu hakkında geniş bilgi ve deneyimleri sahip
yüksek rütbeli bir askerdir. Üstelik son 20 yılda oldukça önemli kültürel
hizmetler vermiştir. Sayın İlhan’ın yıllardır ifade ettiği hususların Türk
Silahlı Kuvvetlerince değerlendirilmesi gerektiği kanaatindeyim. Çünkü A.B.
yanlılarının en büyük hedeflerinden birisi de Dünyanın en güçlü ordusu olan
Türk Silahlı Kuvvetlerini küçültmek,etkinliğini bertaraf etmek – pasifize
etmektir. Türkiye Türklük şuurundan uzak Sayın Prof. Dr. Erol Manisalının “Naylon
vatandaş”, bizimse meselenin tarihi boyutunu ortaya koyarak “Enderuni
Cumhuriyet Soyluları” dediğimiz Türkiye’de çok küçük bir gayrimüslim gurup
dışında azınlık problemi olmadığı halde gizli - açık bir şekilde azınlık zihniyetiyle
hareket eden, Türkiye’nin çözülmesinden, parçalanmasından çıkar
sağlayan-sağlayacağının hesabını yapan
kişiler tarafından adım adım istiklal savaşına doğru
yaklaşmaktadır.
[2] Suat İlhan,
Avrupa Birliği’ne Neden Hayır Jeopolitik Yaklaşım, 3.basım, Ötüken Yay.,
İstanbul, 2003 s.122.
[3] Gayri milli
sermaye çevreleri, bazı bürokratik çevreler, bazı gayri milli siyasi çevreler
[4] Sadrazam ve
Harbiye Nazırı Mahmut Şevket Paşa’nın Günlüğü, Arba Yayınları. İst, Kasım 1988,
S. 45
COMMENTS