Arap Vahşeti Adım Adım Yaklaşırken İslamiyetin İlk Yıllarında Arap-Türk Münasebetleri Bölüm -7 Detaylı ve Günlük Takip İçin Twitt...
İslamiyetin İlk Yıllarında Arap-Türk Münasebetleri
Bölüm -7
Detaylı ve Günlük Takip İçin Twitter'dan Taner Ünal
KUTEYBE ŞUMAN VE FARYAPI YAKIP YIKTI
KUTEYBE MANCINIK KURDURARAK HİSARI TAŞLATTI. İKİ TARAFTA OLANCA GÜÇLERİYLE ÇARPIŞIYORLARDI.
ŞUMAN MELİKİ HİSARDA TUTUNAMAYACAĞINI ANLAYINCA BÜTÜN MALINI, CEVHERLERİNİ TOPLAYIP DİPSİZ BİR KUYUNUN İÇERİSİNE ATTI, DAHA SONRA KALEYİ AÇARAK KUTEYBE’NİN VE ASKERLERİNİN ÖNÜNE ÇIKTI VE ÖLÜNCEYE KADAR OLARLA ÇARPIŞTI.
KUTEYBE SAVAŞ SONUCU BU KALEYİ ALDIKTAN SONRA SAVAŞÇILARI ÖLDÜRÜP ÇOLUK ÇOCUĞU DA ESİR ALDI.
KUTEYBE BUNDAN SONRA DEMİRKAPI’YI GEÇEREK KİŞ VE NESEF’İ İTAAT ALTINA ALDI VE LÜZUMLU GÖRDÜĞÜ İDAMLARI TATBİK ETTİKTEN SONRA FERYAP’A HAREKET ETTİ.
FERYAPLILAR TESLİM OLMAYIP KENDİLERİNİ SAVUNMAĞA BAŞLAYINCA FARİYAB’I YAKTI.
BU BAKIMDAN BURAYA (YAKILMIŞ” ANLAMINA GELEN) MUHTERİKA ADI VERİLDİ.
TOHARİSTAN HÜKÜMDARI YABGU BEYİN ESARETİ
Arap Türk savaşının devam ettiği bu yıllarda Toharistan denince Ceyhun Nehri’nin iki kıyısında ve iktisaden Belh’e bağlı, çok geniş olan coğrafi bölgeler kastedilmekte ise de, büyük İslam coğrafyacısı Yakut, onun nehrin yukarı mecrasını sağ ve solunda bulunan dağlık ülkeleri de içine aldığını zikretmektedir. Çinliler bu bölgeye Tau-ho-lo adını vermişlerdir. Miladi VII. asırda bu bölge ahalisinin büyük bir kısmı Eftalitler den Ak-koyunlu Türklerden oluşuyordu. Hanları Che-Hou yani Yabgu unvanıyla yadedilmekte ve Arap fetihleri sırasında Gök-Türk hakanlığına bağlı bulunmakta idi.
Aynı yıllarda Toharistan yabguluğu 27 prensliğe ayrılmış ve ülkeye egemendir. Yabgu bey Türktür. Ancak Çin’e bağlıdır. Örneğin 718 yılında da 14 yıldır Çin sarayında oturan ve umduğu yüksek unvanları elde edemeyen yabgunun kardeşi Tegin Pulo, Çin hizmetinde güçlü bir krallığa sâhip bulunduklarını belirtir:
“Büyük kardeşim Toharistan Yabgusuna bağımlı 212 kral, vâli, bölge yöneticisi vardır. Zabulistan Kralı 200 bin askerli, Heftalit vb. 50 bin askerlidir. Dedem ve babamdan beri bunların egemeniyiz, Çin’e bağlıyız... Çin’in Batı müstahkem mevkiiyiz”
Gerçekten yabgu, Çin’e bağlıdır. Çin’e sürekli elçiler, armağanlar, devekuşları yollamaya devam etmektedir.
Yabgu Bey bulunduğu konum itibariyle Aşağı Türkistan’ın diğer mahalli hükümdarları tarafından tanınmakta Türkeş hükümdarları ile yakın münasebet içerisinde bulunmaktadır.* Arap fetihlerinin başlaması ile birlikte uzun yıllardır hükümdarlık süren Yabgu Bey için zor ve sıkıntılı günler başlamıştır. Neyzek’in kahramanca direnişinin neticesiz kalması yöre prenslerinin Arap egemenliğine ilhak edilmesi dışında, Arap nüfuzunun ilk defa olarak Yabgu bey ve ona tabi Oksus vadisindeki prenslere kadar ulaşmasına sebeb oldu.
Aslında Toharistan Yabgusunun öteki krallıklar üzerindeki egemenliği simgeseldir. Ceyhun’un kolu Surhan nehri vâdisindeki Şaganiyan eyaleti egemeni Şagan-Hudat, Yabguya saygı göstermesine rağmen Yabguya karşı Araplarla işbirliği yapmaktadır.Çin kaynaklarında 200 bin askeri olduğu belirtilen Zabulistan Kralı ise, bir Türk hakanıdır. İslâm kaynaklarında Rutbil diye geçen bu kral, Sint ırmağı ile Hindikuş arasında kalan ve Kabil’in Doğusundaki çetin dağlık bölgeden Bust-Kandahar’a ve belki de Seistan’a kadar uzanan yerlerin egemenidir. Rutbil Araplarla yıllarca tek başına bağımsız bir şekilde mücadele etmiştir. Rutbil gibi mücadele veren diğer bir Türk hakanı da Neyzek Tarhan’dır. Neyzek Tarhan Herat bölgesinde ve Herat Kuzeyindeki Badgis bölgesi yaylalarında hüküm sürmektedir. Neyzek Tarhan da, Rutbil gibi, yabgudan güçlüdür.
İslami kaynakların son derece mahdut rivayetlerinden Yabgu Bey’in şahsiyetini aydınlatmamız mümkün değildir. Bilindiği gibi, Yabguluk kadim Türk asalet unvanlarından biridir. Eski Türklerde “Tudun’ların üstünde olan ve bütün ilin üzerinde ferdi hakimiyet icra eden siyasi reise Yabgu denilir ve bu “il-beyi” manasına gelirdi. Bu takdirde böyle bir asalet unvanı alan kimsenin özel bir adı olması gerekmektedir. Halbuki kaynaklarımız sadece Yabgu’dan bahsetmekte ve onun gerçek ismini bir türlü zikretmemektedirler. Zira saltanat ve hükümranlık sadece o unvanı alan kimse ile kaim değildir. Çoğu zaman şahıslar şahıslar öldüğü halde hükümranlık devam edebilmektedir. Bu Toharistan Yabgusu içinde böyledir. İslami kaynaklara göre: Toharistan Yabgusunun aktif durumu, ilk fetih yıllarından başlamak üzere Abbasilerin, II. Yükseliş devrine kadar, yani yaklaşık olarak bir buçuk asırda devam etmiştir. Bir kişinin bu kadar uzun süre Yabgu olarak kalması mümkün değildir.
Neyzek’in öldürülmesi Türk yurtlarındaki Arap nüfuzunu artırmış, Bu nüfuz Yabgu bey ve ona tabi Oksus (Amuderya/Ceyhun) vadisindeki prenslere kadar sirayet etmiştir.
Yabguyu biz, daha ziyade bedbaht Türk Hanı Nizak Tarhan’ın, Kuteybe ile olan münasebetleri ve ondan sonraki gelişmeler dolayısıyla tanımış olmaktayız. İslami kaynakların rivayetlerinden civar emirler üzerinde mesela Nizak, Sabbal ve Şazz gibi büyük tesir ve saygısı olduğu anlaşılmaktadır. Hatta Şazz, Kuteybe’nin de bulunduğu bir mecliste Yabgunun huzurunda secdelere kapanmış ve elini öpdükten sonra Kuteybe’ye:
“Her ne kadar benim Yabgu ile aram iyi değil ise de, O benden pek yaşlıdır ve gerek hükümdar da Odur. Bense Onun kölesiyim” diyerek Onun büyüklüğünü göstermiştir. Nizak Tarhan’la kökü çok eskilere doğru giden bir ilişkisi vardır. Ancak, Nizak’ın Kuteybe’ye karşı planladığı genel kıyam hareketini desteklememiştir. Bunun için Nizak tarafından göz altına alınan Yabgu Bey, şuraya buraya sürüklenip durmuştur. Hatta Kuteybe’nin Nizak’ı Kürz’de kuşattığı sıralarda O, bir nevi deri iltihabına yakalanmışsa da sonraları şifa bulmuş ve sıhhati de düzelmiştir (91/709)
KitapçıYabgu’nun İslamiyeti seçişini şöyle açıklar: “Yabgunun ne zaman ve kimin delaleti ile ihtida ettiği hakkında açık rivayetler yoktur. Arap toplumuna katıldığı ve hatta Kuteybe tarafından Şam’a gönderildiği nazarı itibara alınırsa onun çok daha önce müslüman olduğu anlaşılmaktadır. Yabgunun, İslami fetihleri gelişip, Arap siyasi hakimiyeti bu bölgelerde kesin bir şekilde yerleştikten sonra, özellikle Kuteybe tarafından ve Onun telkin ve delaleti ile müslüman olabileceği akla daha uygun gelmektedir. Zira bu devirde, mahalli Türk hükümdarları da dahil aristokrat tabakadan bir çok kimseler, Kuteybe’nin telkin ve temayülü ile mesela Buhara’nın Türk asıllı hükümdarı Tuğ Şad gibi müslüman olmuşlardır. Üzerinde durduğumuz Yabgu By da bu şekilde müslüman olanlardan biridir. Onun itidalli, pek fazla aşırılığı olmaya ve kendi halinde bir müslüman olması gerekmektedir. Zira Neyzek Tarhan ve yakın çevresi müslüman olduktan sonra onun da müslüman olması pek tabii idi. Yabgu’nun, müslüman fatihlerle olan münasebetlerinin bozulmamasına büyük bir itina gösterdiği gözden kaçmamaktadır. Nitekim Nizak Tarhan, Ceyhun Nehri’nin iki yakasında buluna eyaletleri Kuteybe’ye karşı kıyam ettirmeye muvaffak olduğu halde, Toharistan hükümdarı Yabgudan aynı desteği görememiştir. Nizak, bilakis bu Yabgu Bey’dan çekindiği için, O’nu yani daha önce maiyyetinde yetiştiği bu efendisini göz altına almış ve ellerine de altından bir kelepçe vurdurmuştur.
Kuteybe de onun bu tutumunu bildiği için, Nizak Tarhan’da dahil daha bir çok hükümdar ve Türk aristokratlarının kafasını vurdurduğunu halde, Onu korumuş ve dokunmamıştır. Müslüman idareye bir nevi bağlılığını andıran bu hareketi dolayısıyla Ona bir kısım ihsan ve iyiliklerde bulunmuştur.
Yabgu’nun Halife Velid’in vefatına kadar Şam’da kaldığı bir gerçektir (713). Ancak ondan sonraki durumu biraz kapalı görülmektedir. Zira hilafet merkezine gönderilen Türk hükümdarlarının ilk öncülerinden olan Yabgu’nun, Emevi saraylarında ne kadar kaldığı pek de belli değildir. Pek tabii olarak Yabgu Bek, Şam’da Halifenin civarında münzevi bir hayat yaşamış ve her zaman olayların dışında kalmıştır.Hatta Gibb, daha da ileri gitmekte ve Onun Kuteybe tarafından yeni bir kıyam teşebbüsünü önlemek için Şam’a kıymetli bir hediye bir rehin olarak nefyedildiğini kaydetmektedir.
Yabgu Bey’in Emevi halifesi Abdü’l-Melik’in ölümünden sonra Emevi saraylarında daha ne kadar kaldığı belli değildir. Muhtemelen bu Karluk asıllı Müslüman Türk Hükümdarı, yeni çevrede pek o kadar rahat edememiş ve Velid’in vefatından sonra tekrar Toharistan’a dönmüş, eski saltanat, mevki ve iktidarına da kavuşmuştur.”
ŞUMAN SEFERİ
Şuman hükümdarı Cılşad Arapların sürdürdükleri savaşlardan dolayı kendisi ile uğraşamayacaklarını ve güney cephede kendisinden uzakta bulunduklarını düşünerek salih ibn Müslim in görüşme isteğine rağmen yeniden istiklal iddiasında bulundu.
Ve artık haraç vermeyeceğini söyleyerek Kuteybe’nin haraç toplayan 9 adamını kendi bölgesinden kovdu. Kuteybe, hemen Avni’yi horasan’dan bir bölük kişi ile Gılşad’a gönderdi. Bunlar o haracı ondan isteyecekler,ve mazeretini dinleyeceklerdi.
Ancak şehir kapısına geldiklerinde halkın direnişi ile karşılaştılar. Arap ordusundan Ayyaş adındaki bir asker biraz fazla direniş gösterdiyse de halk tarafından linç edildi. Rivayet ederler ki Ayyaş’ın vücudunda 60 yerde yarası vardı.* O kavm:
“-Bunun gibi bahadır bir yiğide yazık oldu. Dediler ve kaygılandılar.”
Şuman hükümdarı Kuteybe’nin tahsildarını kovunca Kuteybe ona iki elçi gönderdi. Bunlardan birisi Arap olup adı Ayyaş idi, diğeri ise Horasanlı idi. Bu iki elçi Şuman hükümdarından barış şartlarına göre üstlendiği ödemeyi yapmasını istemekle görevliydiler. Elçiler Şuman’ın yanına gelince Şuman halkı karşılarına çıkarak ok atmağa başladılar. Horasanlı elçi geri döndüğü halde Ayyaş onlarla çarpıştı, sonunda onu öldürdüler.
Kuteybe; Şuman hükümdarına Neyzek’in Toharistan’daki isyanına iştirak ettiği için kızgındı ve onu ezmek için fırsat kolluyordu. Hadiseyi öğrenince hızla Seyhun’u geçerek, Şuman şehrini muhasara altına aldı.
Şuman’a vardığı zaman kardeşi Salih b. Müslim aralarında dostluk da bulunan hükümdarın yanına bir elçi göndererek ona kuteybe’ye itaat etmesini emretti ve barışın şartlarını yeniden kabul edecek olursa kuteybe’ye de bunu kabul ettireceğini garantiledi, ancak Şuman hükümdarı bunu kabul etmeyerek Salih’in elçisine şöyle dedi:
“ben en güçlü kaleye sahip bir hükümdar olduğum halde sen kalkıp beni kuteybe ile mi korkutuyorsun?
dedi. Kuteybe Şuman’a vardığında hükümdar şehre çekilmiş ve kendisini korumaya almış idi. Kuteybe Mancınık kurdurarak hisarı taşlattı. İki tarafta olanca güçleriyle çarpışıyorlardı. Şuman Meliki Hisarda tutunamayacağını anlayınca bütün malını, cevherlerini toplayıp dipsiz bir kuyunun içerisine attı, daha sonra kaleyi açarak kuteybe’nin ve askerlerinin önüne çıktı ve ölünceye kadar olarla çarpıştı. Kuteybe savaş sonucu bu kaleyi aldıktan sonra savaşçıları öldürüp çoluk çocuğu da esir aldı.
Arap Vahşeti Adım Adım Yaklaşırken İslamiyetin İlk Yıllarında Arap-Türk Münasebetleri Bölüm -1
Arap Vahşeti Adım Adım Yaklaşırken İslamiyetin İlk Yıllarında Arap-Türk Münasebetleri Bölüm -2
Arap Vahşeti Adım Adım Yaklaşırken İslamiyetin İlk Yıllarında Arap-Türk Münasebetleri Bölüm -3
Arap Vahşeti Adım Adım Yaklaşırken İslamiyetin İlk Yıllarında Arap-Türk Münasebetleri Bölüm -4
Arap Vahşeti Adım Adım Yaklaşırken İslamiyetin İlk Yıllarında Arap-Türk Münasebetleri Bölüm -5
Arap Vahşeti Adım Adım Yaklaşırken İslamiyetin İlk Yıllarında Arap-Türk Münasebetleri Bölüm -6
Arap Vahşeti Adım Adım Yaklaşırken İslamiyetin İlk Yıllarında Arap-Türk Münasebetleri Bölüm -7
COMMENTS